Amerikan ordusunun 20 yıllık araştırması: Öpücük hastalığı virüsü MS riskini 32 kat artırıyor.
Amerikan Ordusu’nun yaptığı bir araştırma, trafik kazalarından sonra erişkinlerde en fazla “engelliliğe neden olan” Multipl Skleroz (MS) hastalığının, daha önceden geçirilmiş bir virüs enfeksiyonuna bağlı gelişebileceğini ortaya koydu. Kovid poliklinik koordinatörü olarak da görev alan Sancaktepe İlhan Varank Eğitim ve Araştırma Hastanesi MS Polikliniği Sorumlusu ve Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Serkan Demir, geçmişte koronavirüs ailesinden virüslerin de MS oluşma mekanizmasında rol oynayabileceği yönünde araştırmalar olduğuna işaret ederek “Bizim de bu süreçte geçirilmiş Kovid sonrası MS teşhisi alan hastalarımız oldu. Kısa dönemde bunu söyleyemeyiz ama Kovid’in asıl uzun dönem etkileri bizi korkutuyor” dedi.
İki hafta önce dünyanın en saygın bilim dergilerinden Science’da yayınlanan bir araştırma, tıp dünyasında oldukça yankı uyandırdı. Araştırma sonuçlarına göre halk arasında “öpücük hastalığı” olarak bilinen enfeksiyona yol açan Epstein Barr Virüsü (EBV), nörolojik bir bağışıklık sistemi hastalığı olan Multipl Skleroz’a (MS) yol açıyor. Amerikan Ordusu’nda yürütülen araştırmada, 10 milyondan fazla ABD askeri personeli, yaklaşık 20 yıl boyunca izlendi. Çalışma boyunca izlenen ve başta MS hastalığı olmayıp sonradan MS teşhisi alan askeri personelin, bu süreçte EBV ile enfekte olduğu anlaşıldı. MS teşhisi alanların neredeyse hepsi, ortalama 5 yıl içinde EBV enfeksiyonu geçirmişti.
Çalışmanın verileri, EBV’nin, MS riskini 32 kat artırdığını gösterdi. Neredeyse 50 yıldır MS hastalığının viral sebeplerle ortaya çıkabileceği yönündeki şüpheler, yüzlerce araştırmadan sonra ilk kez bu çalışmayla “net olarak” yanıtını bulmuş oldu. Çalışmada, öpücük hastalığını (mononükleoz), belirtili geçirenlerin, belirtisiz geçirenlere göre MS’e yakalanma riskinin daha yüksek olduğunu da ortaya koydu. Bilim insanları, EBV enfeksiyonuna karşı bağışıklık sisteminin oluşturduğu reaksiyonun, bazı kişilerde MS hastalığına yol açtığını düşünüyor. Şimdi asıl endişe ise, daha önce de MS nedeni olabileceği düşünülen “koronavirüs ailesi virüslerinin”, bu salgınla beraber uzun vadede MS vakalarında bir patlamaya yol açıp açmayacağı.
ŞİMDİYE KADAR YAPILMIŞ EN NET ÇALIŞMA
Pandemi boyunca, Kovid poliklinik koordinatörü olarak da görev alan Sancaktepe Prof. Dr. İlhan Varank Eğitim ve Araştırma Hastanesi MS Polikliniği Sorumlusu ve Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Serkan Demir, nedeni halen tam olarak bilinmeyen ve nörolojik bir bağışıklık sistemi hastalığı olan MS’in oluşma mekanizması hakkında, şimdiye dek yapılmış en net çalışma olduğu belirtilen araştırmayı Demirören Haber Ajansı’na değerlendirdi. Bu çalışmanın, Kovid pandemisinin uzun vadeli etkileri açısından da önemli bulunduğuna işaret eden Doç. Dr. Demir, “Bizim de bu süreçte geçirilmiş Kovid sonrası MS teşhisi alan hastalarımız oldu. Sayıları hiç de az değil. Tabii ki bunları izleyip Kovid öncesi, sonrası dönemde datalar tutulması gerekiyor. Geçen yıl MS teşhisi alanlarla bu yıl alanların karşılaştırılması vb lazım. Kovid’in asıl uzun dönem etkileri bizi korkutuyor” dedi.
50 YILDIR BU SORUNUN YANITI ARANIYORDU
EBV ve MS arasındaki olası ilişkinin ilk kez 1972 yılında yayınlanan bir çalışma ile ortaya konduğunu ve bu 50 yıl içinde, bu konuda 700’ün üzerinde yayın yapıldığını da anlatan Doç. Dr. Demir, bu son yayının tüm bunlar içinde MS-EBV ilişkisini en net ortaya koyan çok önemli bir araştırma olduğunu söyleyerek, şu bilgileri verdi:
“MS hastalığı özellikle kadınlarda üç kat daha fazla görülen, 20-40 yaş aralığında daha sık rastladığımız ve trafik kazalarından sonra genç erişkinlerdeki en fazla özürlülük nedeni olan multifaktöriyel, nörodejeneratif (sinir hücrelerini bozan), olası otoimmün bir hastalık. Ne yazık ki hala sebebi tam olarak bilinmiyor. Multifaktöriyel’in anlamı da şu; hem çevresel, hem genetik, hem de geçirilmiş enfeksiyonlar, yaşadığınız iklimin sizde yarattığı bir kompleks bir hastalık. Türkiye’de yaklaşık 75 bin MS hastası olduğunu tahmin ediyoruz. Türkiye MS Derneği’nin yapmış olduğu bir çalışmada da (1500 MS hastasının dahil edildiği), kadın oranı yaklaşık yüzde 72. Yakın dönemde çok yankı uyandıran bir çalışma yayınlandı. Epstein Barr Virüs’ün MS’in gerçek nedenlerinden biri olduğuna dair net datalar yayınlandı. Amerika Ordusu bu dataları zaten çok sağlam tutuyor”
EBV TESTLERİ NEGATİFKEN, MS HASTASI DA DEĞİLLERDİ
Bu yeni araştırmada Amerikan Ordusu’na giren kişilere en başta ayrıntılı bir tarama yapıldığını ve hepsinin yıllar boyunca izlendiğini anlatan Doç. Dr. Demir, “Hem viral tarama, hem de otoimmün tarama ve ayrıntılı muayeneleri yapılıyor. Daha sonra askerlik görevi süresince MS hastalığına ya da farklı hastalıklara yakalanmış kişilere tekrar bu taramalar yapılarak neler değiştiğine bakılıyor. 30’dan fazla kişiye MS teşhisi konuyor ve bu hastaların yüzde 95’inin askerlik sürecine başladıklarında EBV enfeksiyonu testlerinin negatif, ama MS aldıktan sonra pozitif olduğu görülüyor.
Zaten bu konuda 2013’lü yıllarda da ön datalar yayınlanmıştı. Viral hipotezler MS’in patogenezinde (hastalığın oluşum mekanizması) çok konuşuluyor. Bu sadece EBV için değil, örneğin CMV virüsü, hatta şu anda popüler olan koronavirüsün bile MS etiyolojisinde (arkasındaki nedenler) rol oynayabileceğine dair hipotezler var. Biz de hastalarımızı merak edip, şüphelenip taradığımızda, çoğunun EBV enfeksiyonu geçirmiş olduğunu görüyoruz. Ama bizim normal popülasyonumuzda da bu pozitiflik oranımız çok yüksek” dedi.
“BAŞTA LENFOMA İLE DE KARIŞABİLİYOR”
EBV’nin kimisinde hafif nezle, grip gibi semptomlara yol açtığı gibi bazılarının da asemptometik yani sessizce bu enfeksiyonu geçirebileceğini söyleyen Doç. Dr. Demir, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir de Kissing Tonsils (öpücük hastalığı) dediğimiz, bademciklerde yaygın, üzeri beyaz lezyonların olduğu, kas ağrıları, ateş, karaciğer enzim yüksekliği gibi birçok sistemi etkileyebilen, lenf nodlarının şişiren, hatta başlangıçta lenfoma ile bile karışabilen bir enfeksiyon.
Diğer virüs enfeksiyonlarındaki gibi, iyi beslenme, bol sıvı ve ateş düşürücüler ile semptomatik tedavisi yapılır. EBV enfeksiyonunu semptomlu geçirenler mi asemptomatik geçirenler mi MS’e daha fazla yatkınlık sağlıyor, bu konudaki datalar henüz çok net değil. EBV gibi virüslerden çok korunma şansımız da yok belki ama 2 yıldır maskeli dönem sayesinde aslında tüm enfeksiyonlarda bir azalma oldu. EBV de solunum yolu enfeksiyonu yapan diğer virüsler gibi, salgı yoluyla, hapşırık aksırık vb, bulaşıyor”
“KOVİD SONRASI DA MS TANISI ALAN HASTALARIMIZ OLDU”
Koronavirüs geçirdikten sonra MS tanısı alan hastaları da olduğunu, sayılarının da hiç de az olmadığını söyleyen Doç. Dr. Demir, daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulduğunu söyleyerek sözlerini şöyle noktaladı: “Bunun için gerçekten ciddi bir istatistik yapmak gerekiyor. Bir önceki yıl MS’e yakalanma oranı ile bu yılki MS vakalarının gerçekten karşılaştırılması gerekiyor. Korona öncesi ve sonrası dönemin de. Ama şunu belirtmem gerekiyor, daha 2000’li yıllardaki tanı tedavi kılavuzlarında ya da bazı çalışmalarda bunu araştırmışlar.
Koronavirüs ailesindeki virüslerin de MS oluşumunda rol oynayabileceğine dair veriler var. Faz 0 hayvan çalışmaları var. Bunu biraz da zaman gösterecek. Kısa dönemde belki anlayamayabiliriz ama Kovid’in asıl uzun dönem etkileri bizi korkutuyor. Ayrıca, Omicron ya da diğer varyantları hafif geçirenler, hastaneye yatmadan silik geçirenler, çok büyük bir kaygı içinde değil belki ama bir hekim olarak ben, bu enfeksiyonun uzun dönem etkileri açısından ciddi takip yapılması gerektiğini düşünüyorum ve kaygı duyuyorum. O sebeple koronavirüsün asıl etkilerinin, bir süre sonra ortaya çıkabileceğini düşünüyorum. Vatandaşlarımıza ise önerim, halen maske mesafe ve hijyen kuralları işler halde. Kesinlikle buna dikkat etsinler ve mutlaka aşılarını yaptırsınlar”