Ömür bitiyor… İnsanlar, ne kadar yaşarsa yaşasın sonunda ömür bitiyor. Genç, ya da yaşlı fark etmiyor, bir gün gül yüzümüz soluyor.
- Hani, Annen seni çok severdi de hiç ağlamanı istemezdi,
- Baban üstüne çok düşerdi ya, bu benim geleceğim diye,
- Hani öyle bir çocuktun ki; kalbin ağlayınca Annen ağlardı ya,
- Bir gün geliyor, işte o nazlı ömrün bitiyor…
Kabir öyle bir yer ki; İnsanın sorumluluğundaki bazı şeyler, yapmadığı veyahutta kötü bir şekilde yaşadığı hayatın ebediyen hesabını verdiği bir yerdir. Ölünce, ya da ölmeden önce insanı hep bir korku ve yüreğini hüzün sarmıştır. Aslında bu ölüm korkusu daha çok insanın yaşadığı hayatın içinde yaptığı “hatalar“ yüzündendir.
Bizler, ölümlü fâni insanlarız yaşadığımız şu dakikadan, ölünceye kadar hep bir arayış içerisindeyiz.
Her şeyden daha fazla isteriz, daha fazla para, daha fazla itibar, daha fazla sevgi.
Birazda zevk üzerine yaşamayı seviyoruz.
- Acaba hiç düşündün mü?
- Ben hiç insanın kalbini kırdım mı diye?
- Aslında insandan çok bir canlının kalbini kırdım mı?
- Ya da hiç düşündün mü bir insanın hakkına girdim mi diye?
- Aslında insandan çok bir canlının hakkına girdim mi?
Bunları düşünebilirsek, bunları idrak edebilirsek eğer biz ölümlü olduğumuzu ve bir gün ömrümüzün biteceğini anlarız. Ama bizim başımıza hep fazla hırstan ve her şeyin fazlasını istediğimiz için belki de bu hayatta kazanıp, sonsuz duracağımız bâki dünyada kaybedeceğiz.
Peki değer mi?
O, bizlere vaat edilen cenneti kaybetmeye.
Kalbimiz, gönlümüz, her şeyimiz ile biz mesnevi dünyamızı geliştirmemiz ve hatalarımızdan ders çıkarmamız gerek. Eğer sürekli aynı hatayı yapıp, sürekli aynı kötülüğe düşüp Allah’a tövbe etmekten vazgeçmiyorsak elbet bizde kazanacağız bir gün. Çünkü Allah bizlere ayeti kerimesi ile sesleniyor:
“Hepiniz Allah’a tövbe edin, ey mü’minler! Belki böylece korktuğunuzdan kurtulur, umduğunuzu elde edebilirsiniz.” (Nur sûresi (24)
“Ey iman edenler! Allah’a samimiyetle tövbe edin!” (Tahrîm sûresi (66)
Unutma, ömür bitiyor…