Patronların, müdürlerin: çok bağıran diktatör, söz sahibidir! Baskın olan, sesi çok çıkan haklıdır! Alt üst ilişkisinde: üst daima altı ezmelidir!
Upss!!
Kim kime göre alt üst?
Değerlendirme neye göre?
Bunu belirleyen kriterler neler?
Bir insanın bir insana baskı yapma, bağırma, üstün gelme yetkisini veren ne?
İnsanları birbirinden ayrıştıran da ne?
İnsanları bırakın ya meslekleri?
Misal öğretmenler bile öğretmenleri birbiri içinde ayrıştırırken.
Ücretlisi, ücretsizi, özeli, devleti, kadrolusu, kadrosuzu, sözleşmelisi, kıdemlisi, kıdemsizi, deneyimsizi, uzmanı, acemisi, eğitim fakültesi çıkışlısı, formasyonla geleni, yüksek lisanslısı, doktoralısı, profesörü….
Her meslekte her yerde böyle insan insanı ayrıştırıcı şeyler var biliyorum.
Bizler böyle ayrıştırıcı olursak; gel de velilere iyi öğretmen kötü öğretmen yoktur, böyle ayrıştırmanız çok yanlış, de bakalım!
Hele bir de Özel okulların son derece yaygınlaştığı öğretmenlik mesleğinin sömürüldüğü, eskiden saygıdan ceketimizin düğmelerini iliklediğimiz mesleğin aslında para için yapılamayacak kadar kutsal olduğunu bildiğimiz o dönemlere ne oldu???
Her yerde maalesef vicdanı ile yapmayanlar olunca o da kayboldu.
(Kendi kızımın başına geldiğinde daha bir idrak etmiştim)
Ben yine de söylemek istiyorum: hem kurum sahiplerinin hem de velilerin bilmesi gereken en önemli şey öğretmenin satılık olmadığıdır.
Para vererek ya da vermeyerek aldığınız hizmeti hizmet olarak değerlendiriniz.
Bir hizmet satın alırsın ama eğitimciyi alamazsın.
Bir restoranda garsondan hizmet alırsınız fakat yemeği beğenmediğinizde de bu size garsona bağırıp çağırmanızı gerektirmez. Şunu da bilelim kötü yemeği yemek de zorunda değiliz, neyse o ayrı bir mevzu:)
Bol reklamı seven, prensesiniz bugün bu etkinliği yaptı, prensiniz bunu diyerek fotoğraflara boğan bir öğretmen ister oldu tüm veliler. Adeta sınıfın içinin raporlaması, hesap vermesi beklendi. Al çocuğumu oyala, derken içinden dışından: ama o bizim prensesimmmiz, biriciğimiz, denir oldu. Her çocuk biriciktir ama arkadaşlarının da biricik olduğunu bilip haklarına saygı duymalıdır. Ayrıca prens ve prensesliği bırakıp birey olma yolunda ilerletebilmeliyiz.
Eğitimci okul yöneticilerini mutlu, velileri tatmin etmek için değil çocukların potansiyellerini destekleyerek onları geleceğe hazırlamak için vardır. Mutlu öğretmen mutlu çocuklar yetiştirir tıpkı anne ve babalarının da mutlu olması yetiştirebilmesi gibi birlikte yol alına bilinir.
Elbette eğitimcilerin de bu bilinçle hareket etmesi, desteklenmesi gerekiyor.
Hani diyorlar ya doğduğun aile, doğduğun coğrafya kaderindir diye iyi bir öğretmen de o kaderi derinden etkileme yetisine sahip kişidir.
Öğrencinin ve velinin en büyük şansı iyi bir öğretmene rastlamaksa, öğretmeninde şansı bilinçli, özverili ve saygılı velilere rastlamaktır.
Ne yaparsak birlikte çocuklarımız, toplum için yapmalıyız ki bir adım öteye gidebilelim.
İyi bir öğretmen, iyi bir eğitim de kader olmasın!
Bu yazıyı okuyan sevgili öğretmenim bir toplumun kaderi, bir çocuğun geleceği gayretinin gücünde gizli.
Kim bilir evlatlarımızın içinde ne cevherler gizli!.. Bu yazımı okuyan güzel insan hadi hep birlikte güçlenelim…
Sevgiyle esen kalınız.