Herkese iyi günler sayın seyirciler/okurlar. Haber bültenimizde bugün neler var hep beraber göz atalım!
- Çocuklarına sevgi dolu davranan ebeveynler.
- Ülkemizin gurur kaynağı olan gençlerimizin ödül törenleri.
- Dünyada bizleri temsil eden yeteneklerimiz.
- Birbirinden tatlı sokak hayvanlarına sahiplenen ve sevgi dolu davranışlarımızdan oluşan görüntüler.
- Saygı çerçevesinde ve oldukça yapıcı şekilde görüş alışverişi yaparak “Ülkemizi nasıl daha iyi konuma getirebiliriz?” sorusuna kafa yoran alanında uzman kişiler. Gerçekten uzman, şakacıktan değil.
- Yaşlılara son derece özenli ve sevgi dolu davranan huzurevleri. Şiddet mi? Yok yok, bizde yok en azından.
- Oyun oynayan dede ve torunlar. Kocaman kocaman gülüşler.
- Okudukları okulların ve bin bir emekle aldıkları diplomaların karşılığında iş sahibi olan, emekleri heba olmayan gençler.
- Mutlu evlilikler. Evet evet yanlış duymadınız, evlenmiş ve üzerinden yıllar geçmiş ama hala mutlu olan aileler.
- Gençlerimizi düşünerek iş ilanları açan ve sadece tecrübeye odaklanmak yerine yetiştirmek üzere şanslar tanıyıp sektörü “24 yaşında 8 yıllık tecrübeli” gibi imkansız kriterler döngüsünden kurtarma yolunda umut ışığı olan işverenler.
- Röportaj esnasında telefon talebinde bulunulmayan, bunun yerine fikir alışverişinde bulunan ve mantık çerçevesinde ayrıca gayet çözüm odaklı konuşan x ve z kuşağı.
- Sevgi, saygı, empati, başarılar, kaliteli iletişimler, bağırmadan yapılan konuşmalar, gülümsemeler, bol bol kahkaha yani ihtiyacımız olan her şey!
Özellikle sabah kuşaklarına bakıyorum ve sorguluyorum. Neden mutsuzluk, kaos, göz yaşları, şiddet bu kadar prim yapıyor? Her şeyde olduğu gibi bu sektörde de arz talep dengesi var. Neyden ne kadar talep edilirse o kadar sunuyor. Yayınlanan bir sürü dert programı varken olumlu haberlere dair hiçbir program yapılmaması talep edilmediğini mi gösteriyor yoksa mutlu olunacak hiçbir şeyin yaşanmıyor oluşunu mu gösteriyor?
Yaşanan durumun birçok etkeni var, evet. Lakin bana kalırsa temel etkenlerden biri bakış açısı. Olumlu olana bakmaya alışık değiliz. Hatta öyle bir raddeye geldik ki beklenmedik anda karşılaştığımız bir iyilikte bile acaba bir çıkarı var mı ya da durup dururken niye yardım etti ki gibi sorgular olduk. Olumsuza karşı olan maruziyetimiz duygularımızı zedeledi. Duyarsızlaştık. O kadar çok üzüldük, sinirlendik, kahrolduk ki duygu eşiğimiz yükseldi.
Bakış açımızı ve taleplerimizi değiştirmek zor ama imkansız değil. Yaşanan kötü olayları göz ardı edelim demek değil gayem. Kendimize verdiğimiz zararın farkında olup olumlu uyaranlara maruz kalmalıyız diyorum sadece. Çünkü gerçekten ihtiyacımız var. Olumsuz olanın sürekli dillerde dolanıyor olması olaylara olan tepkileri de duyarsızlaştırabiliyor. Yapılması gereken sürekli olumsuz durumları göstermek değil caydırıcı cezalar koymak ve önlemler almaktır.
Kendimizi korumamız lazım. Olumlu konuşmalar yapmak, heyecan verici haberler okumak, gurur duyacağımız başarılara şahit olmak, yüzümüzde gülümseme oluşturacak uyaranlara maruz kalmak en doğal hakkımız. Olumsuz haberler girdabında boğulduğumuz için uzun zamandır da mahrum kaldığımız bir hak. Kişisel tepkiler kitlesel tepkiye dönüşebilir. Bir kişinin değişmesi kelebek etkisiyle önce o kişinin ailesinin, arkadaşlarının, akrabalarının, mahallesinin, çevresinin ve en sonunda toplumun değişmesi olabilir.
Mutlu haber bültenini kapatırken en içten dileklerimle yüzünüzden gülümsemenin eksik olmadığı, kendinizi huzurlu hissettiğiniz, etki alanınızda olmayan şeyler için dertlenmeye ara verdiğiniz bir gün dilerim. Kendinize çok iyi bakın, sağlıcakla kalın.