İngilizler’in “Türk Kaplanı” diye lakap verdikleri, “Medine Müdafii” olarak şanlı bir direnişe imza atmış bulunan Ömer Fahreddin Türkkan Paşa’dan ve onun devrinden birkaç numuneler alalım istiyorum.
Fahreddin Paşa’nın annesi Fatma Âdile Hanım, babası Mehmed Nâhid Efendi. 1868 yılında dünyaya gözlerini açan, 1948 yılında ise Dâr-ül Bekâ’ya irtihâl eden Fahreddin Paşa belki de hayatının en önemli anlarını 1914-1918 yılları arasında süren Cihân Harbi yani bir başka deyişle 1. Dünya Savaşı’nda yaşamıştır.
Dünya Savaşı; ittifak ve İtilaf bloklarının arasında adeta mengeneye sıkıştırılmış demir kütlesi gibi çok büyük bir hararet ile sürmüştü. Düşmanların gizli-açık yegâne emelleri; Rus Çarı’nın “Hasta Adam” diye nitelendirdiği Osmanlı İmparatorluğu’nun şehit kanlarıyla sulanmış topraklarını salyaları ile pay etmekti!
Kafkas Cephesi, Kanal Cephesi, Çanakkale Cephesi, Irak, Suriye-Filistin Cephesi ve Galiçya-Makedonya Cephesi gibi birçok cephede göğüs göğüse, omuz omuza çarpışıyordu, Osmanlı Askerleri!
Böyle çetin bir süreçte Şerif Hüseyin-Lawrence ortaklıkları ile meydana çıkan Arap isyanları vuku buldu! Fahreddin Paşa, Cemal Paşa tarafından bölgeye tayin edildi. Ve iki yılı aşkın bir dönem Fahreddin Paşa’nın hayatında Hâzreti Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) bekçisi olma şerefine nail olması ile nurlanmıştır.
Fakat o nurun aydınlanması için gönüllerde kim bilir nice alevler körlenmiştir! Fahreddin Paşa! Medine-î Münevvere’yi asla düşmanlara teslim etmek istemeyen hatta bu kararlı tavrını “Kendisini feda ederek Hâzreti Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) mübarek Kabr-î Şerifini havaya uçurmak!” ile somutlaştırmaktan dahi tereddüt etmeyeceğini belirterek gösteren bir komutan!
Hani Üsteğmen İdris Sabih Bey vardır! İşte o dönemlerde gönül deryâsından dökmüştür şu dizeleri;
“Yapamaz Ertuğrul Evladı Sensiz,
Can Verir Canânı Veremez Türkler!
Ölsek De Ravzanı Ruhumuz Bekler,
Ebedî Hâdim-ül Hâremeynî’niz!”
Böyledir işte Müslüman Türkler! Hani alaycı bir tavıra bürünmüştür bazı dillerde; “Vatan, Millet, Sakarya!” İşte o sözlerin ardında şüheda yatıyor şüheda! Hangi çılgın vuracakmış zinciri onlara! Fahreddin Paşa Medine Müdafaası’nda çok büyük çileler çekmiş, çok büyük mücadeleler vermiştir! Haşimî Çadırı diye adlandırılan bir nevî teslimiyetinin tezahürü olan mekana gitmemek için yatağına girmiş, hiç bir yere gitmeyeceğini ifade etmiştir. Ama nafile!
Fahreddin Paşa, bu denli şanlı direnişlerine rağmen Osmanlı İmparatorluğu’nun bütün zayıflıklarından faydalanan Emperyalist Devletlerin antlaşmalarıyla sürgüne dahi gönderilmiştir! Milli Mücadele’ye katılmış ve tümgenerallik rütbesi ile emekliye ayrıldıktan sonra 22 Kasım 1948 yılında vefat eden Fahreddin Paşa’nın kabri Rumeli Hisarı’ndadır.
Ruhu Şad Olsun!…