(The Old Guitarist) Bilim insanlarının ve sanatçıların uğrak noktası haline gelmiş bir yer olan Paris, sanatın zengin içeriğiyle hüküm sürdüğü ve her akımdan sanatçının bulunduğu önemli bir konumda yer almaktaydı. Picasso, Paris’te daha çok yoksul kesimin yaşadığı bir yer olan Montmartre’da yaşamaya karar verdiğinde henüz on dokuz yaşındaydı.
Alışma zamanları zorlu geçse ’de, orada bir yer edinerek başarıya ulaşmış, ancak kendi üslubunu zamanla oluşturacağından habersiz bir yaşam sürmekteydi. Kendine has bir üslup oluşturması, Paris’e onunla birlikte gelen ve aynı zamanda Montmartre’da aynı odayı paylaştığı yakın arkadaşı Casagemas’ın, karşılık bulamadığı aşkından dolayı intiharıyla şekillenmiştir. O dönemde, yaşamında üstesinden gelmeye çalıştığı zorlukların gün yüzüne çıktığı bir anı yaşamaktadır.
Yoksulluğun pençesinde yaşam mücadelesi verirken, ötekileştirilmesiyle yaşamaya çalıştığı yerde kendini kabul ettirme durumuyla da karşı karşıya kalmıştır. Bu durumlar yakın arkadaşının acı kaybıyla birleştiğinde duygusal çöküşü sonuna kadar hissettiği bir dönem olmasının yanı sıra, kendi hüznünün ‘’Mavi Akım’’ adıyla yepyeni bir tarz ortaya koymasıyla bambaşka bir boyut kazanacaktır.
Bu dönem eserlerinde Picasso tamamen kendi beğenisini temel almıştır. Toplumsal oluşumdan ziyade insan odaklı bir yaklaşımı benimseyerek kişinin kendi kabuğundaki içsel dünyasını sergilemiştir. Resimlerinde ortamı geri plana atarak, kişi veya kişilerin yaşamlarında baş gösteren çaresizliği, acıyı, ait olamama hissiyatının verdiği kederi yansıtmayı amaçlamıştır. Mavi dönem eserleri,1901 yılı ile birlikte başlamış olup 1904 yılına dek mavi ve tonlarının oluşturduğu buğunun etkisi altında şekillenmiştir.
Kendi özgün eserlerini ilk kez bu dönemde vermeye başlayan Picasso, detayların yoksunluğunu, insanların kayıtsız ifadelerinin gizlediği boşlukla yansıtarak hüzün dolu atmosferi yaratmayı amaç edinmiştir. İnsanlar tarafından anlaşılmayıp beğenilmeyen bu resimler, dönemine uygun görülmediğinden reddedilmiştir. Yoksulluk çığlığının yankılandığı bu eserlerde kişiler, etraflarında olup bitene kayıtsız, kimi zaman bu kayıtsızlığın yarattığı ifadeyle izleyicilerde tutuklu kalmaktadır. O kadar dış dünyayla bağlantısızlardır ki, bu içe dönüşü daha iyi vurgulayabilmek için Picasso, kör insanlara da resimlerinde yer vermiştir.
Mavi dönem çerçevesinde ele alınan Eski Gitarist eseri’ de, Barcelona sokaklarında boynu bükük vaziyette, yırtık elbiselerle birlikte kör, oldukça zayıf ve bitap düşmüş yaşlı bir adamı ele almaktadır. Kaslı bir yapıya sahip olmasına rağmen oldukça durağan bir duruş sergileyen bu adam, hayata karşı boyun eğmektedir. Elindeki gitarı tek sığınağını ve umudunu simgelemektedir. Yaşlı adamın elindeki gitar, resimdeki hüzne bir umut ışığı yakmaktadır.
Öyle ki, tek canlılık göstergesi gitarın rengidir. Yaşadığı zorlukların pençesinde geçirdiği anları içselleştirip sanatın vücut bulmuş haline dönüştürmesi, yapıtları için oldukça değerlidir. Yaşlı gitarist eserinde kullanılan renk pigmentleri, izleyici üzerinde etki yaratmak için özenle seçilmiştir. Mavinin hâkim olduğu bu eser, renk şeması bakımından tek rengin doygun tonlarıyla birlikte, kişinin depresif duygu durumunu ayrıntılardan uzak bir şekilde gözler önüne sermiştir. Kızıl ötesi analizlerle birlikte incelenen bu eser üzerinde, üç farklı şeklin var olduğu saptanmıştır. Uzmanların görüşleri doğrultusunda yüzeyin alt tabakasında en az iki farklı resmin yer aldığı belirlenmiştir.
Başı önde yaşlı bir kadın, çocuğuyla genç bir anne ve resmin sağ tarafında yer alan bir hayvandan figürü, eser için tartışma konusu olmaktadır. Kimi yorumculara göre resim kadın figürüyle başlamış, depresif ruh halinin verdiği karasızlıkla değiştirilmiştir. Kimi yorumculara göre’ de, yoksulluktan dolayı kullanılmış tuval üzerinde resmi yapmaya mecbur kalmıştır. Çaresizliği ve hüznü, böylesi durağanlıkla yansıtabilmesi kanımca bu görüşü güçlü kıldı.
Picasso’nun bu yolculukta kendini özümseyebilmesinin başarısına büyük oranda katkı sağladığını düşünüyorum ve bu konuda söylediği sözü sizlerle paylaşarak yazımı sonlandırıyorum.
Çocukken annem bana ‘Asker olursan general olursun’ demişti. Eğer keşiş olursan, papa olacaksın. Bunun yerine ressam oldum ve Picasso oldum.