Olmazlardan oldurmaya çalışmak…Letonya Türkiye maçı 1-2
Daha 2 hafta önceki yazımda Türk Milli Takımı‘nın koordinatörlüğüne Hamit Altıntop’un getirilmesini ve Hamit’in de Alman bir hoca üzerinde yoğunlaşmasını eleştirmiştim…
Bunun nedeni şuydu… Hamit çocukluğundan beri Alman kültürü ve Alman futbolu ile yetişmiş birisiydi. Onun bildiği doğrular bugün Avrupa ve Dünya’da futbolda söz sahibi olan Almanya’nın sistemi ve doğrularıydı…
Kendince de haklıydı belki ama unuttuğu ufak bir detay vardı… Burası Türkiye’ydi…
Yani aslında tesisleri olmayan, ekonomik özürlüğü olmayan, futbol felsefesi olmayan, çocukları yetiştirecek hocaların geçim derdine düşüp ikinci – üçüncü bir ek iş aradığı düzende, Alman ekolünü buraya entegre etmek OLMAZların başında geliyor aslında…
Bizde profesyonel takımların bile A Takımı ile altyapılarının aynı sistemi ve oyunu oynamadığı düzende; bütün alamet-i farikası 10-11 yaşından beri aynı sistemle yetişen çocukları U21 kategorisinde şampiyon yapmak olan Stefan Kuntz gibi bir hocayla başarı hedeflemek hayalcilikten öte bir şey OLMAZ…
Teknik direktör geldiğinde maaşını, takım yönetince kadro seçimlerini, gittiğinde tazminatını konuşan bir Medya ile huzurunuz OLMAZ…
Şenol Güneş‘i gönderirken tazminatın bir kısmını verdik, Kuntz’la uygun bir maliyete anlaştık gibi – iş adamlığının da verdiği alışkanlıkla – bütün açıklaması para ve ekonomi üzerine olan, ama ligin yayın haklarının parasını bile temin etmekte zorlanan bir müteahhitten federasyon başkanı OLMAZ…
(Nihat Özdemir’in yaptığı iş, aldığı ihaleler, siyasi ilişkileri beni ilgilendirmez, herkesin kendi hayatını kazanma çabasıdır… Ama olmaz kardeşim OLMAZ…)
Başkan, Koordinatör ve Teknik Direktör’ün OLMAZ olduğu yerde saha içinde başarı da OLMAZ haliyle…
Mesela Uğurcan Çakır’dan bu sistemdeki milli takıma kaleci OLMAZ… Üstüne basa basa bir kez daha söylüyorum… Uğurcan çok iyi bir çizgi kalecisidir…
Mesela İngiltere’de Newcastle (hazır Suudi Prens de almış), Burnley, Norwich, Brighton gibi takımlarda harika oynayabilir ama Everton, Tottenham, Aston Villa, Arsenal, City, United ya da Chelsea’de yapamaz…
Yani hücum yapıp gol atıp savunmaya çekilen takımlarda çok iyi bir çizgi kalecisi olabilir, hatta bir çok maçı kendi başına da alabilir ama pasa dayalı oyun oynayan takımlarda pasla oyun başlatan kaleci OLMAZ…
Merih ve Çağlar’dan tandem OLMAZ mesela…Fizikli, mücadele gücü yüksek olan ama pasa geldi mi ”Fatal Error” hatası veren iki oyuncuyla pas oyunu oynayamazsınız, OLMAZ…
Aldığı her topu ya geri oynayan ya da orta yapan, 2 saniye nefes alıp beklemek bile kendisine zul gelen Caner’den, içe kat edip gerektiğinde orta saha olan ya da göbeğe pas verip bek arkasına koşu yapan bir sol kanat forvet beki OLMAZ…
Yine mesela bütün bildiği rakip geldiğinde basıp topu alıp en garantiye pas atan Berat ile – Box to Box – orta saha yapmaya kalkarsan, ikinci virajda şarampole yuvarlanırsın, OLMAZ…
Hakan Çalhanoğlu’nu herkes eleştiriyor… Kulüp takımlarında iyi oynuyor ama milli takımda niye vasat diye… Çünkü kulüp takımında ne oynadığını sentez yapamayan insanlar neden olmadığını sorarlar… Oysa ben olmayacağını biliyorum zaten mesela…
Yani Hakan dediğin oyuncu; sol kanat iç gibi oynar… Ne kanat gibi bek ile birebir mücadele etmek ister, ne de merkezde karşısında 1 – 2 tane orta saha oyuncusu olsun ister. Hakan topu sol çizgiye yakın alıp içe hareketlenip boş gördüğü adama pas vermeyi ya da önü boş ise kaleye vurmayı seven bir adam… Sen ondan orta saha merkezde hem 8 hem 10 gibi (yani 8,5 denilen şey) oynamasını istersen, teması sevmeyen adamdan verim alamazsın, OLMAZ…
Yine tüm yük Cengiz’in ayaklarında deniyor… Oysa kimse bilmiyor ki Cengiz’in tüm yükü sol ayağında… Sağ ayağı koşmaktan başka bir işe yaramayan, sağ ayağımla pas verirsem hata yaparım ya da dağlara taşlara vurursam eleştiri alırım diyen adamdan sağ kanat, OLMAZ…
Koy Cengiz’i sol tarafa, ver pası, önü boş olursa sürsün ilk fırsatta da ortayı yapsın… Ama onu da Caner ya da Rıdvan ya da başka bir sol bek yapabilir… Demek ki bu tekdüze oyun tarzını geliştiremeyen Cengiz’den de Türk Messi OLMAZ…
Burak Yılmaz… Yıllanmış şarap yanında taze kalır… Yaş büyüyor, kalite artıyor, hırs artıyor, attığı goller verdiği katkı artıyor ama unutulan bir şey var… Ne kadar çabalarsa çabalasın, vücudunun yorgunluğu da artıyor…
Yani Burak ya ilk 11 başladı mı 60 – 65 gibi çıkmalı (ki maçın sonunu Burak ile oynayamazsan aman ne derler korkusu hakim, o yüzden yapamıyor kimse), ya da Halil gibi hareketli ve enerjik gibi bir oyuncuyla başlayıp, rakip savunmayı yorup, Burak’ı son 30-35 ‘te daha dinç bir halde sahaya sürmek lazım…
Yoksa Burak’tan da 36 yaşında 90 dk koşmasını, mücadele etmesini bekliyorsanız, OLMAZ…
En başta da dediğim gibi; tesisleşme yok, futbol kültürü yok, oyuncuları geliştirecek hocaların huzuru yok, medya yok, muhabir yok, gerçek soru soran gazeteci yok, hakem yok, yönetici yok, futbolu bilen yok, futbolu biliyorum diyende para yok, parası olanda futbola dair en ufak bir bilgi birikim yok, yok, yok, yok…
Bu kadar Yok’un içinde de haliyle adı ”VAR” olan teknoloji harikası sistemde bile bir adalet ”YOK”…
Mesela hep eleştirdiğim gibi, Futbolun kendine has Ekonomik Özgürlüğü var mı , YOK…
Hedefimiz hep kısa vadeli…
İlk hedefimiz Katar – 2022, sonra da olursa 2024 Avrupa Şampiyonası…
Peki şu anda 21 – 22 yaşında olan Halil, Kerem, Ersin, Rıdvan gibi çocuklar varken, 2034 Dünya Kupası’nı hedefleyen var mı???
Mesela şu anda 10 – 12 yaşında olup futbola yeni yeni başlayan bir nesil için 2040’lara dair bir planınız var mı???
Ya da daha yeni doğmuş çocuklar için 25-30 yıl sonrasına dair bir gelecek hedefiniz var mı???
Tabi ki YOK…
Eee bu kadar YOK’un olduğu yerde başarı da OLMAZ, gelecek de OLMAZ, bugünü belki kurtarırsın ama yarının OLMAZ…
O yüzden futbolun başına evvela vizyonu olan birisinin gelmesi lazım…
Hamit’i getirip, Alman ekolü yapman için önce Almanlar gibi tesislerin olması lazım…
Sonra her takımdaki, her kademedeki her hocayı aynı sistemle oynamaları konusunda teşvik etmen lazım…
Sonra 2 sene sonrasını değil , 20 sene sonrasını hedef göstermen lazım…
97 YIL SONRA 90+7 ‘DE …
Yazının başlığı maçın skoru ama konu neden farklı diyeceksiniz…
Ne yazayım maçla ilgili, Letonya gibi bir takıma (sözüm ona 97 yıldır yenemiyormuşuz, neden acaba? karşı 90+7 de atılan bir penaltı golünden sonra sevinç gözyaşlarını tutamayan bir milli takım hocasına sahibiz…
Açıklamada söyledikleri de enteresan : ”Yalnızca Türkiye’deki insanlar değil, Almanya’da yaşadığım yerdeki Türk taraftarların konvoy yaparak galibiyeti kutladığını öğrendim.”
Birisi Kuntz’a Milli takımın Dünya 3.’lüğünü ya da Avrupa Şampiyonası’nda ki yarı finali hatırlatsın… Özellikle yarı fınali Hamit Altıntop hatırlatsın…
Taraftarlar sevinçten konvoy yapabilir sorun yok. Biz askere giden için de , düğünlerimiz için de, seçimlerde partiler için de konvoy yapıyoruz… Çünkü çıkıp eğlenmek için bahaneye ihtiyacımız yok bizim…
Ama Stefan Kuntz bunu bize sanki büyük bir başarıyı kutluyormuşuz gibi yedirmeye çalışıyor…
ilerisi için ne mi olur? , söyliyim…
Şenol Güneş’in Hollanda’dan yediği 6 golü, Kuntz İngiltere ya da Fransa gibi bir takımdan yer, sonrasında Kuntz gider, arkasında halimize ağlayan yine biz oluruz…