Kudüs, her dinin kutsal saydığı bir şehir olmasıyla birlikte, barışın ve hoşgörünün simgesi olarak da bilinirdi. Ancak, bu son olaylar, bu kadim kenti ayrılık ve acının pençesine düşürdü. Kudüs’ün kalbinde yitirilen her can, sadece bir kayıp değil, aynı zamanda bir çağrıdır: Barışa, diyaloga ve bir arada yaşama iradesine.
Kudüs, tarih boyunca pek çok medeniyetin kucaklaştığı, dini ve kültürel zenginlikleriyle dolu kutsal bir kenttir. Ancak, bugünlerde bu eski şehir, yine değişen zamanların ve siyasi gerilimlerin gölgesinde acı dolu bir atmosferle sarılı.
Son günlerde yaşanan olaylar, Kudüs’ü yasa boğdu. Masum insanların kaybedilmesi, evlerin yıkılması, tarihi mahallelerin tahrip edilmesi… Hepsi, bu kutsal kentin sakin sokaklarına düşen gözyaşlarıdır. İnsanlar sadece evlerini değil, aynı zamanda hayallerini, umutlarını da kaybediyorlar.
Belki birazdan söyleyeceklerim için bana kızacaksınız ancak yine de yazmak isterim. Filistin’de zulme uğrayan Müslümanlara elbet üzülüyorum ancak olaya tarafsız olarak baktığımızda Yahudilerden de bu iç savaştan etkilenen insanlar var. Daha önce başka kaynaklarda yazdığım yazılarda da belirtmiştim. Namert yüzyılda yaşıyoruz ve bu yüzyılda bu savaşı başlatanlar mert bir şekilde er meydanında çarpışmaktansa sivil ve masum halkı mermilerin, bombaların önüne atıyor. Ne acıdır ki sadece öldürmekle kalınmıyor. Savaş ganimeti adı altında tecavüzler de var. Yakışıyor mu Kudüs gibi güzel olan topraklarda bunları yapmak? İnsanların evlerini, hayallerini ve umutlarını kaybetmesine sebep olmak? Unutmayın ki toprak olup gideceğinizi bile bile toprak için yapıyorsunuz tüm bu alçaklıkları.
Ben tarafsızım. Bildiğim tek şey hangi dine mensup olursa olsun her anlamda hayatlarını kaybetmelerine sebep olduğunuz kişiler ‘’İNSAN’’. Hem de ‘’MASUM SİVİL İNSANLAR.’’ Kendinize savaşı bir kenara bırakıp sormanızı istiyorum aydınlık hırsızları; onlar insan, siz nesiniz?
Sert mi oldu? Üzgünüm, dünyevi hırslar sebebiyle toplu katliamlar yapılınca doğal olarak sinirlerime hâkim olamıyorum. Ben tarafsız bir Türk yazarım. Bana yakışır cümlelerle devam edelim.
Kudüs, her dinin kutsal saydığı bir şehir olmasıyla birlikte, barışın ve hoşgörünün simgesi olarak da bilinirdi. Ancak, bu son olaylar, bu kadim kenti ayrılık ve acının pençesine düşürdü. Kudüs’ün kalbinde yitirilen her can, sadece bir kayıp değil, aynı zamanda bir çağrıdır: Barışa, diyaloga ve bir arada yaşama iradesine.
Kudüs, tarihinin her döneminde direnç göstermiş, umudunu hiç kaybetmemiş bir kenttir. Bugün de, bu zor zamanlarda, Kudüs halkının bir araya gelme ve birlikte yaşama iradesine ihtiyaç var. Unutulmamalıdır ki, barış ve anlayış, çatışmanın değil, insanlığın gücüdür.
Bu yazı, Kudüs’te yaşanan trajedilerin acısını paylaşmanın yanı sıra, gelecekte barışın ve hoşgörünün egemen olması için umutlu bir çağrıdır. Kudüs, tarihi ve kültürel derinliğiyle insanlığın ortak mirasıdır. Bu mirası korumak, yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak hepimizin sorumluluğudur.
İnsanca yaşamanız temennisiyle…