Sözler ve düşünce eylemlerimizi belirler. İnsanlar sözleriyle yaşar ve ölür. Dilinizden dökülen cümleler anlamlı yada anlamsız olsun bir kere ağzınızdan çıktımı geri alamazsınız. Zamanı gelip öldüğünüzde sözleriniz baki kalır. Küçük bir an meselesi…
İstediğiniz topuklu ayakkabı için vitrine saatlerce baktığınız oldu mu hiç? O an dünyada kendine ait bir şeyi ne kadar istediğini fark edip alabildin mi?
İstediğin hayata yakın mısın? veya almak istediğin o şeyi hayatına alsan ona bir ev versen kendini nasıl hissedersin? Onun için en iyi olan şey olur muydu? Mutlu olur muydu? Hayatında neyi değiştirdi?
Galiba bütün cevaplara sahip değiliz.
İnsanların haksız taleplerine kulak vermediğime katılmıyorum. Hayatlarına değer vermediğim iddialarına da. O an; barış teklifi ile geldikleri gün düşmanlık sarf etmelerinden başka bir şey değildi.
Meselenin nasıl sonuçlandığına bakarsak bir şey öğrendim. Ve amacımı uzun süre önce kabul ettim. Şimdi yine aynı insanlarla aynı şeyleri yapacağım. Mantıklı olmaya yada sahte gözyaşlarını görmeye gideceğim. Nede olsa aynı kanı taşımıyorum.
Bir adam kanlı canlı karşımızda dururken küçük bir an da olsa yapmak istediğimiz şey kinimizi kusmak, kötü sözler sarf etmek sonrada karşıdaki yılanın zehrini akıtmasını beklemek, günahlarının bedelini ödemesini istemek.
Bazı duygular ve görüntüler sizinle seneler boyu kalır. Ölüm, acı, kalp kırıklıkları yine de her şeye rağmen aynı seçimi yapar mıydım diye düşünürken; İnsanlar bedenen iyi ve sağlıklı gözükse de sorunları psikolojik ve zihinsel. Bildiğimiz şey yarının dünden daha az önemli olabileceği ve o anın bir daha asla gelmeyecek olması.
Hangi vedamızın son olduğunu bilsek dikkatli olurduk. Sözlerimizi o anki küçük meseleye değil de duyarlılık ve sevgiye bırakırdık. Bir yerde basit bir şeye sahip olacak kadar uzun süre kaldığımız o an gibi yada vitrindeki almak istediğimiz ayakkabıya saatlerce bakmak yerine kaybedecek zamanın olmadığına kendimizi inandırmak gibi.