Köy öğretmenliği ile mesleğe adım atan Türkçe öğretmeni Teber “Yabancı olarak gittiğim yerlerden evin kızı olarak dönmek inanılmaz bir duygu” dedi
Köy okulunda öğretmenlik deneyimi; öğretmen adaylarınca çok merak edilen bir konu. Haberton olarak köy okulunda öğretmenliği ve getirdiklerini; Şanlıurfa’nın Birecik ilçesinde bir köy okulunda öğretmenlik yapan Türkçe Öğretmeni Dilekgül Teber’e sorduk.
Bir hayal ile öğretmenliğe başlamak
Hayalini kurduğu meslek olarak nitelediği öğretmenliği anlatan Türkçe öğretmeni Dilekgül Teber, her çocuğa sorulan “İleride ne olacaksın” sorusunu her zaman “Türkçe öğretmeni” diyerek cevapladığını söylüyor. Köy öğretmenliği ile mesleğe ilk adımı atan Teber, Türkçe öğretmeninin de bu ilgisini fark ettiğini ve destek olduğunu dile getiriyor.
Teber mesleğe bakışını şu sözlerle anlatıyor:
“Ortaokul sıralarından itibaren hayalini kurduğum meslekti Türkçe öğretmeni olmak. Malum her çocuğa sorulur ileride ne olacağı. Bende bu sorunun cevabı hiç değişmezdi: Türkçe öğretmeni olmak. Benim için öğretmen olmak kutsal, Türkçe öğretmeni olmak mucizeyi yaşamaktı. O dönemdeki arkadaşlarım da bilir, işim gücüm kelimelerdi. Kelimelerle oynamayı, yeni kelimeler öğrenmeyi, yazmayı ve okumayı çok severdim. Türkçe öğretmenim de sağ olsun benim bu ilgimi fark etti ve Türkçe öğretmeni olmazsam hakkını helal etmeyeceğini söyledi. Bu cümleyle birlikte hayattaki rolüm belirlenmiş oldu. Hep bu alanda çalışıp kendimi geliştirmeye başladım ve şimdi buradayım.”
Dilekgül Teber üniversite eğitiminden önce ailesinin yanında olabileceği bir okulda görev yapmak istediğini ancak üniversitede görev yeri ile ilgili düşüncelerinin değiştiğini şunu sözlerle anlatıyor:
“Bu soru üniversiteye başlarken bana sorulsaydı ailemin yaşadığı yerde öğretmenlik yapmayı isterdim sanırım. Aileme inanılmaz bir bağlılığım var çünkü. Üniversite okurken iş değişti ama. Çünkü ailenin içine doğduğun bireyler değil; gönül bağı kurduğun herkes olduğunu anladım okurken. Bunu kavramamla birlikte bölge ve şehir kavramları anlamlarını yitirdi. Hani diyorlar ya bayrağımın dalgalandığı her yerde ben varım, durum tam olarak durum bu. Atamanız açıklandığı anda içinizdeki kuş kanatlanıp sizden önce oraya gidiyor zaten. Ayaklarınız o kuşun seslerini takip ediyor istemsizce ve kendinizi bir anda orada buluyorsunuz.
Benim içimdeki kuş Şanlıurfa’nın Birecik ilçesinde bir köy okulunda yuva yaptı. İyi ki de oraya çıkmış yolum. Artık hem Türkçe öğretmeni olmuştum hem de köy öğretmeni. O günkü hissettiklerimi anlatabilecek kelimem yok maalesef. Ama kısaca köy öğretmeni olmak meraklı gözlerin ilgi odağı olmak, öğretirken yeni şeyler öğrenmek, her gün bir öncekinden daha mutlu olup bir yandan da onların gelecekleri adına kaygılanmak demek. “
Öğretmenlikte ilk görev yeri
Öğretmenlikte ilk görev yerinin Şanlıurfa’nın Birecik ilçesinde bulunan bir köy okulu olduğunu söyleyen Teber “Daha önce o coğrafyaya yolum hiç düşmemişti. Bu sebepten tedirginliğim vardı az da olsa. İlk atama yerim olduğu için babamla gittik oraya ve açıkçası Milli Eğitim işleri dışındaki bütün işlerimi o halletti. O yanımda olmasaydı ev bulma, ev yerleştirme işleri çok daha zor ve yorucu olurdu.” diyerek ailesinin süreçteki desteğinin altını çiziyor.
“Başımın üstünde yerin var sözü gerçekmiş”
Taşıma eğitim yapan bir okulda mesleğe başladığını belirten Teber; ev bulma sürecinde zorluklar yaşadığını ve bu zorluklarda destek olan bölge halkı ile ilgili “kendimi cennetten dünyaya gönderilmiş bir melek gibi hissetmiştim” diyor. Teber yaşadığı deneyimi şu sözlerle anlatıyor:
Okulumuz taşıma eğitim yapan bir okuldu. Okulun öğretmenleri merkezde oturuyor ve servisle köye gidiş geliş yapıyorlardı. Ev bulma süreci en zorlandığımız kısımdı. Çünkü atama dönemlerinde büyük bir yoğunluk oluşuyor ve herkes aynı anda ev aradığı için arada bir rekabet ortaya çıkıyor. Hızlı bir şekilde ev bulmak gerek ki okul işlerine yönelebilesin. Burada bir aile tanıdığımız devreye girdi.
Aile tanıdığımız dememe bakmayın, benim halamın komşusunun yeğeniydi. Bizi ilk gece evlerinde misafir ettiler. Hem de sadece ismimizi duyarak. Oranın insanları o kadar başkaydı ki bunu ilk o kişiyle anladım. Bizim güzel bir sözümüz var: Başımın üstünde yerin var, diye. Meğer bu gerçekmiş. Oradaki ev sahiplerim, esnaflar, taksiciler… Bana öyle davrandılar ki ne yalan söyleyeyim kendimi cennetten dünyaya gönderilmiş bir melek gibi hissetmiştim. Aynı şey ikinci görev yerim olan Sakarya Hendek’te de başıma geldi. Orada da çok güzel bir yaylada köy öğretmeni olmak nasip oldu bana. Yüzler değişti, isimler değişti, iklim değişti ama benim kendimi bir melek gibi hissetmem hiç değişmedi.
Yeni görev yerinde tedirginlik
Şu an üçüncü görev yerinde olduğunu dile getiren Teber; köyde çalıştıktan sonra merkeze geldiğinde tedirginlik yaşadığını belirtiyor. Teber Ankara’da yeni görev yerindeki duygularını şu sözlerle anlattı:
“Ankara’da, çalışıyorum. İki kere köyde çalıştıktan sonra merkeze gelmek beni biraz korkuttu aslında. İç içe, kalp kalbe yaşamayı öğrenmiştim ve buradaki kalabalık ortamdan dolayı bunu sağlayamayacağımı düşünüyordum. Neyse ki öyle olmadı. Burada da güzel bir ortam yakaladım. Çocuklar inanılmaz varlıklar gerçekten. Nasıl olur da daha önce hiç tanımadığın biri damarlarındaki kan gibi vücudunda dolaşır insanın anlamıyorum. Sanırım bu öğretmenlik mesleğinin tatlarından biri. Çok şükür ben de değişik tatları deneyerek hayatımı sürdürüyorum.”
Köy öğretmenliği ile kent öğretmenliği arasındaki farklar
Köy öğretmenliğini kentteki öğretmenlikten ayıran faktörlerin koşullardan kaynaklandığına dikkat çeken Teber “ Köy öğretmenliği ile kent öğretmenliği farklı. Fakat fark sizde değil yaşam koşullarında, ekonomik şartlarda, çocuğa olan bakış açısında… Gönül ister ki her yer aynı olsun ama öyle olmuyor maalesef. Kent yaşamında öğrencinin en büyük rolü okumak iken köy yaşamında bunun önünde başka başka maddeler geliyor. Büyükşehirde doğup büyüyen ben, yıllardır köy öğretmenliği görevi yaptığım için sanırım kentlerdeki çocukların imkanlarına şaşırıp kaldım.” dedi.
Ekonomik durumlar eğitimi zorlaştırıyor
Köy okulunda öğrencilerin ekonomik durumlarının eğitimi de etkilediğine dikkat çeken Teber, kırsal bölgede kitapların mali yük olarak görüldüğüne ve kitap okumanın önemini ailelere anlatmak gerektiğini söyledi.
Ailelerdeki ön yargıyı yıkmak gerektiğine değinene Teber “Okuma anlamadaki en önemli etken bol kitap okumaktır. Bu durumda öğrenci ve veliden kitap almalarını ve okumalarını istemek gerekiyor. Yalnız köylerde hala kitap lüks ihtiyaçlardan sayılıyor. Böyle sorunlarla karşılaşınca önce velideki yargıyı yıkmak sonrasında öğrenciye ulaşmak ve en sonunda kitaplardan bahsetmek sıralaması takip ediliyor. Bu da zaman kaybına sebep oluyor. Düşünün bahsettiğim şey hepimizin elinin altında olan kitaplar. Bir de bunun sinema, tiyatro, bale, spor merkezleri, eğlence merkezleri gibi çeşitleri var. Sinemaya hiç gitmeyen tiyatronun adını dahi bilmeyen çocuklar var aramızda.” dedi.
Köy okullarında yaşanan imkânsızlıkları iyileştirmek için çalışmalar olduğunu belirten Teber köy öğretmenliğinde gördüğü projeleri şu sözlerle anlattı:
Güzel iyileştirmeler oldu son zamanlarda eğitim alanında. Mesela Sinemaya Gitmeyen Çocuk Kalmasın Projesi bunlardan biriydi. Bu proje sayesinde kaç çocuğun yüzündeki şaşkınlık ve mutluluğu gördüm sayamadım. Bunun dışında Sanal Müze uygulaması bize bile ilginç gelirken hiç müzeye gitmemiş çocuklara ilaç oldu resmen. Bu projelerin yaygınlaşması benim en büyük dileklerimden biri.
İlk ders heyecanı
Öğretmenliğe olan sevgisini her cümlesinde vurgulayan Teber ilk ders heyecanını “Öğretmenlik deneyimiyle İlk derse girdiğiniz an büyüyorsunuz bu meslekte. Sizlere bakan onlarca meraklı surat…” sözleri ile anlatıyor.
Öğrencilerinin ahlaklı, Atatürk’ü tanıyıp Cumhuriyet’e sahip çıkmaları için çalıştığını dile getiren Teber “Çocukların tüm bunları kazanmalarını sağlamak için büyüdüm ben de bir ders saatinde” diyerek öğretmenliğini kendi öğrenciliğinden bakarak değerlendiriyor.
Teber öğretmenliğin kutsallığına işaret ederek kendisinin de bu doğrultuda öğretmenlerinden eğitim aldığını ve öğretmenlerinin katkısına da işaret ederek şunları aktardı:
“Artık bir sürü amacınız oluyor: onların doğru büyümesi, güzel yetişmesi, Atatürk’ü doğru tanıyıp ilke ve inkılaplarına özellikle de Cumhuriyet’e sahip çıkmaları, ahlaklı olup aynı zamanda kendilerini geliştirmeleri, yıllarca bıkmayacakları meslek edinmeleri… Çocukların tüm bunları kazanmalarını sağlamak için büyüdüm ben de bir ders saatinde. Onların hayatında iz bırakmak için kendi izlerimden de vazgeçmek zorunda kaldım tüm meslektaşlarım gibi. Ben değil biz olarak gördüm, duydum, yaşadım.
Hala da öyle yapmaya çalışıyorum elimden geldiğince. Belki inanılmaz gibi gelecek ama bildiğim empatiyi öğretmenlik yaparken uyguladım en çok ben. En büyük kazancım da içimdeki çocuğun sesini tekrar duyabilmem oldu. Sanırım yaş aldıkça ihmal ediyoruz içimizdeki çocukları, hayallerimizi… Çocuklarım bana içimdeki çocuğu hatırlatıyor, ona daha sıkı sarılmam gerektiğini gösteriyor ve o dönemlerde hayalini kurduğum şeyleri gerçekleştirmem yolunda bana güç sağlıyor.”
Kentten kırsala giden bir öğretmen olarak yöre halkının yaklaşımlarını değerlendiren Dilekgül Teber “Uzaktan gelen biri olarak ben onlar için farklıyken onlar da benim için farklıydılar. Köy ortamlarına uzak biri olmadım hayatımın hiçbir döneminde ama orada yaşamak çok daha farklı oluyor. Doğanın kucağındasınız her şeyden önce ve tek başına ayakta kalmalısınız. Eminim bu bahsettiklerimi çoğu meslektaşım yaşamıştır ben gibi.” dedi.
Soba ile ilk kez köyde karşılaştığını dile getiren Teber köy öğretmenliğinde karşılaştığı farklılıkları şu sözlerle anlattı:
Mesela o döneme kadar bu kadar çok hayvan ve bitki çeşidi görmemiştim. Ben, yeni şeylere doğal tepkiler verirken orada yaşayan insanlara tepkilerim garip geliyordu. Yavaş yavaş kaynaşma dönemi başladı sonrasında. Öğretmen olmak eski zamanlardaki gibi önemsenmese de hala bunun farkında olup sizi seven, sayan, bağrına basan insanları görünce çok mutlu oluyorsunuz. Hele de köydeyseniz bir de kendinizi sevdirmişseniz bu sevgi gösterileri bir süre sonra elleriyle beslemeye kadar varıyor. Yedi yıllık meslek hayatımda evimden doğal sütüm, yumurtam, yoğurdum vs. hiç eksik olmadı. Yabancı olarak gittiğim yerlerden evin kızı olarak dönmek inanılmaz bir duygu. Hala görüştüğüm, bir araya geldiğim veli ve öğrencilerim var. Bu da sanırım bu mesleğin en güzel özelliklerinden biri.
Öğretmenliği meslek olarak değil yaşam biçimi olarak gördüğünü dile getiren Teber köy öğretmenliğinde yaşadığı anısını anlatırken hiçbir anı diğeriyle değişemeyeceğini belirterek köy çocuklarının hayal kurmadığını dile getiriyor. Köy öğretmenliği ile mesleğe ilk adımını atan Teber bunun nedeninin köy çocuklarının “okumak” dışında da işleri olduğuna dikkat çekerek şunları kaydetti:
“Şanlıurfa’daki meslek hayatımın ikinci yılıydı. O yıl kendimce bir hedef belirledim: Çocukların hayallerini öğrenip gerçekleştirmeye çalışacağım. Bu fikre o yaşta hayal kurmayı bilmeyen çocuklar itmişti beni. Düşünsenize çocuksunuz ve hayal kurmuyorsunuz. Oradan bir öğrenci bu durumu şöyle açıklamıştı: Öğretmenim bizim daha önemli işlerimiz var. Gerçekten de köy çocuklarının önemli işleri var: hayvan otlatmak, tarla ve bahçe işleri, kardeşlere bakmak, anneye yardım etmek hatta mevsimlik işçi olarak çalışmak… Hayal kurmak bu listenin belki de son sırasında. Ama kendilerinin bile unuttuğu bu şey olmadan nasıl gelecek kurulabilirdi ki? Ben de onlara boş bir kâğıt dağıtıp bu soruyu yanıtlamalarını istedim. Bizim için küçük onlar için büyük hayallerle karşılaştım o kağıtlarda. “
Öğrencilerin lunapark hayali gerçekleşti
Mesleğine olan bağlılığı ile öğrencilerine dersler dışında da destek olmak isteyen köy öğretmenliği ile mesleğe adım atmış olan Dilekgül Teber çocukların hayallerine ulaştıklarındaki mutluluğu ve kendi hislerini anlatırken şu ifadeleri kullandı:
“Yavaş yavaş arkadaşlarımın da yardımıyla hayalleri gerçeğe dönüştürmeye başladık. Bir tanesinin hayali en yakın arkadaşıyla televizyonlarda gördükleri lunaparka gitmekti. Bu hayalini iki sayfa boyunca öyle bir anlatmış ki inanamazsınız. Kullandığı cümleler, gerçek olmayacağı yönündeki ümitsizlik, her şeye rağmen bunun hayalini kurması ve olaya arkadaşını da dahil etmesi o kadar etkileyiciydi ki… Hala saklarım bu yazıyı ben. Çünkü defalarca okumuş ve her okuduğumda da ağlamıştım. Bu hayalin de gerçekleşmeye o kadar ihtiyacı vardı ama birden olmazdı bu.
Yazı yazmayı çok seven bu öğrencimin bir yarışmayı okul genelinde kazanması benim için bulunmaz bir fırsattı çünkü ödülü belliydi. Uzun uğraşlar sonunda velilerden aldığım izinle birlikte nereye gittiğimizi söylemeden bu iki çocukla uzun bir yolculuğa çıktık. Köyden ilçeye gelirken yüzlerinde oluşan ifadeyi görmeseydim eğer bunun bile onların dünyasında hayal olduğunu anlamayacaktım. Araçtan inip de lunaparkı görmeleri benim o güne kadar gördüğüm en güzel yüz ifadeleriydi. Araçlardan korkmaları, onlara şaşkınlıkla bakmaları, bedenlerindeki heyecan, mutlukları… Benim aklımdan hiç çıkmayacak, buna eminim. Bugünlerde de görüştüğüm iki minik şimdi hayal kuran ve bunları gerçekleştiren iki yürekli genç.”
Çocukluk hayali olan mesleği yapma şansını köy öğretmenliği ile yakalayan Türkçe öğretmeni Dilekgül Teber; öğretmenlik fakültesine hazırlık, KPSS, farklı bir şehirde öğretmenlik deneyimleri ile öğretmenlik tercihi yapacak ve bu mesleği seçecek öğrenciler için şunları aktardı:
“Öncelikle yeni meslektaşlarımıza inanılmaz ihtiyacımız var. Üniversite okumak ardından da KPSS süreci onları yoracak ve yıpratacak. Bu süreçleri hepimiz yaşadık.
Ama cidden bu mesleği yapmak istiyorlarsa vazgeçmesinler bundan hiç. Çünkü o süreçte yaşadıklarının merhemi çocuklar olacak. Bir de öğrenmeye kapalı olmasınlar, her öğrenciden öğrenilecek büyük dersler var. Üniversitede öğretmenlik okumak isteyenler de lütfen dikkatli düşünsünler. Okumak için değil bu mesleği yaşamak için seçsinler. Ömürleri aileden olmayan ama aileden daha çok bir arada olacakları kişilerle geçecek. Eğer yaşamak için bu mesleği seçerlerse her gün bir öncekinden daha zor ve daha güzel olacak. Üniversitede okuyan ve atanmayı bekleyen tüm meslektaşlarıma gelecek adına şimdiden teşekkür ederim. Kısa sürede çok sayıda atanıp aramıza katılmalarını temenni ediyorum. Son olarak bana bu mesleği anlatma fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ederim sizlere. Umarım bu yazı okuyan herkese faydalı olur.”
Türkçe öğretmeni Dilekgül Teber bugün Ankara’da bir köy okulunda köy öğretmenliği yapmaya devam ediyor. Teber mesleğe olan sevgisi ve bağlılığı ile her dönem başka başka öğrencilerin hayatına dokunmaya devam ediyor.