Koronavirüs günlüğüm… Kısık bir sesle herkese merhaba! Bende Covid-19’a yakalananlar arasında ki yerimi 3 doz Sinovac aşım ve maske-mesafe-temizlik kurallarına uyarak aldım.
7 günlük izole sürecimde bazı nüansların farkına vardım, üstelik elimizi taşın altına koysak dahi düzeltilemeyecek şekilde var olan ancak ya görmezden gelinen ya da hiç oralı olunmayan detaylar tüm çıplaklığı ile karşımda durdular.
En acısı ise yine maalesef önü alınamayan ve git gide artan pahalılık sebebiyle geçim derdi oldu.
Birebir beslenme ile ilişiği olan bu salgının temeli gıdadan geçiyor.
Bol vitamin-protein alımı ve istirahat ile yolu kesişen Covid-19, zaten zar zor kaynayan tencerelerin dibini iyice yaktırdı diyebilirim. “İyi beslenin!” diye naralar atan doktorların tezini market rafları çürütüyor.
Vitaminin elbette her türlüsü mühim, ancak mevsimsel olarakta en çok portakal/mandalina gibi meyvelerin tüketimi arttı, arttı da tabakta ki sayısı 2’yi geçmiyor.
Cep yakan fiyatlar artık insanları farklı yollara sevk eder vaziyette ki günümüz Türkiye’sinde hasta olmak dahi maalesef lüks. Evine bırakın eti-tavuğu almayı, meyve tezgahından başı önde geçen anne-babaların yaşadığı mağduriyeti TV ekranlarında ah-vah ederek kanal geçerek izliyoruz(lar).
Buna dur denmesi için ne yapılması gerek?
Testiniz pozitif çıktığında ki belirtileriniz buna uyuyorsa zaten içten içe “Eyvah!” diyorsunuz; sizi hem maddi hem de manevi olarak zorlamaya başlıyor.
Bunun daha da vahim hali ülkemizde özel hastanelerin test için minimum 250 TL ücret dahilinde size o konforlu alanı sunuyor olması, yapılan işlem aynı olsa da test kitlerinin özel hastanelere ücretle satılması sizi mecburen devlet hastanelerinin yolunu tutmaya mecbur kılıyor.
O meşhur sırada bekleyip saatler sonra testinizi veriyorsunuz ama lütfen üzülmeyin; sağlıklı dahi gitseniz o sırada muhakkak x bir mikrobu kaparak evinize dönersiniz. İçiniz rahat olsun.
Düşünelim; en son ne zaman kahvaltı yaptınız? Peynir tüketebiliyor musunuz? Veya portakal suyu içeli çok zaman oldu mu? Kg 50 TL’den satışa sunulan peyniri sofralarımıza koyamaz hale geldik, bugün “En kötü peynir-ekmek yer karnımı doyururum” sözü maalesef lafta kalıyor çünkü peynir-ekmek diyerek hafife aldığımız karın doyurma meselesi bu olayın çok daha ötesinde.
Evinize getirilen ilaçla düzelmeye başlıyorsunuz ama o yeterli mi? Elbette hayır. Beraberinde kullanmanız gereken vitaminler oluyor ama merak etmeyin; onu da alamıyorsunuz.
Eczaneniz şayet veresiye yazıyor ise ne âla ancak bir kutu vitaminin 145 TL’den satışa sunulduğu günümüzde size kalan sadece ücretsiz verilen ilacı kullanmak ve dolabınızın kapağını açmamaya gayret etmek.
İşin daha acı bir versiyonu ise çalışan bir kişinin 7 günlük izole süresinin maaş ödeneğinden kesintiye uğratılması ve bunun devlet tarafından belirsiz bir zaman içerisinde ödeneceği ki bunun içinde sizden rapor talep ediliyor. Evet belki pozitif olduğunuzun bilgisini ilettiniz, belki HES kodunuz ile de sorgulattınız ancak bunlar yeterli değil.
Size dikte edilen bir düzen var, bunun adına “Sağlık Sistemi” diyorlar ve inanın bana kesinlikle kabul edilir değil. O raporun bir türlü düzeltilemeyen sistemlerden ve/veya yoğunluktan sebep tarafınıza ulaşmamasına mı, yoksa ay sonu zaten yetinemediğimiz ödeneğin kesintiye uğradığı haliyle mi geçinmeye çalışılmasına yanmalı? Bilemedim.
Şayet ben bu süreçte odamın penceresinden yağan karı izlerken “Acaba atlatabilecek miyim?” düşüncesine kapılırken, birileri öte yandan hala maskesiz sokaklarda gezmeye devam etti.
Bilinçsiz ve cehalete kucak açan bir toplum olduk. Olsun, bugün de yaşıyoruz şükür!