Koronadan öğrendiklerimiz! Bir seneden uzun bir süredir başımızda bir “KORONAVİRÜS” belâsı var ki sormayın gitsin.
Onun yüzünden aylardır evlerimizden çıkamıyoruz, istediğimiz çoğu şeyi özgürce yapamıyoruz, sevdiklerimizden uzaktayız, eve bir şeyler sipariş edince onları temizlemeden duramaz hâle geldik, maske-eldiven-dezenfektan üçgeni bir parçamız oldu, sabunlar, sirkeler, kolonyalar hayatımızda hiç olmadığı kadar yer kaplıyor. Ama bu süreçte bir çok şey de öğrenmedik değil.
2019’un sonlarında Çin’in Vuhan kentinde patlak veren Koronavirüs, hepimizin malumu olduğu üzere iki ay sonra ülkemize de musallat oldu. 11 Mart 2020 itibariyle evlerimize kapandık, sokağa çıkamaz, yapmak istediğimiz çoğu şeyi özgürce yapamaz, sevdiklerimize sarılamaz duruma düştük. Bizi dışarıdaki sosyal hayata bağlayan ne varsa onlardan uzakta kalır hâle geldik. Sosyal mesafe, maskeler, eldivenler, sirkeler, kolonyalar, sabunlar dünyamızda daha önce hiç kaplamadığı kadar yer kapladı, işlerimizi, derslerimizi vs. ‘’online’’ olarak yapar olduk… Ama bu süreçte bir çok şey öğrendik ya da yeniden keşfettik.
Mesela kendimizi kitaplara, dizilere, dergilere, filmlere vurduk normalde bunlar hayatın o hızlı trafiğinde ya kısıtlı zaman bulabildiğimiz ya da çoğunlukla hiç vakit bulamadığımız hatta yapmayı pek aklımızın ucuna bile getirmediğimiz şeylerdi ama bu pandemi boyunca evlerimize kapandık ve onları yapma fırsatı bulduk. Ailemize normalde hiç ayıramadığımız kadar zaman ayırdık ve onların hayatımızdaki yerini, onlarla yaşadığımız tek bir ‘’ân’’ın, günün, dakikanın ve hatta sâlisenin bile ne kadar anlamlı, önemli ve kıymetli olduğunu anladık. Göremediğimiz sevdiklerimizle ise ‘’görüntülü konuşma’’ sayesinde aramızda bir köprü kurduk ve onların da, onlarla da yaşadığımız ‘’ân’’ların, günlerin, saatlerin de ne denli değerli olduğunu hatırladık. Teknolojinin nimetlerini de bu süreçte emikledik epeyce:)
Biraz da kendimize döndük, kendi iç sesimizi dinler olduk normalde de bu pek yaptığımız ya da yapabildiğimiz bir şey değildi sanıyorum bunu bu dönemde de kelimenin ‘gerçek’’ anlamıyla yapabildik. Kendimizle yüzleştik bol bol, iyi yanlarımızla, kötü yanlarımızla, hatalarımızla, doğrularımızla, arazlarımızla, yetebildiklerimizle, tam olduklarımızla, eksiklerimizle kendimizi sorgulayıp yeniden tanıdık hem kendimizi hem de belki de birbirimizi.
Tek yüzleşmemiz sadece kendimizle değildi elbette; Doğaya, hayvanlara, hayata, dünyaya istemeden de olsa verdiğimiz zararla, verilen zarara aslında sandığımız kadar yeterli olamayışımızla ve hatta istemeden de olsa göz yumup katkıda da bulunuşumuzla yüzleştik ve oradan da bir sorguya çektik kendimizi. Bu pandeminin bize en büyük öğretilerinden biri de sanıyorum ‘’düşünce sanatı’’ oldu. Ve doğa da iyileşmeye başladı mesela tenhalaşan, trafik azalan İtalya’nın Venedik kentinde su kanalları temizlendi, yunuslar İstanbul Boğazı’nda korkusuzca yüzüyor, Çin’de zehirli gazların olumsuz etkileri %25 oranında düşüş yaşadı… Zaman doğanın ona verdiğimiz hasarlardan arınıp iyileşme, bize kaptırdıklarını geri alma, bizim de ona bunca zaman yaşattığımız zulüm ve ondan aldıklarımız için özür dileme ve aldıklarımızı ona geri verip onu iyileşmesi için özgür bırakma zamanıydı öyle de oldu nitekim.
Şu kısacık ama ‘’YAŞANACAK’’ kadar da uzun hayatın aslında ne kadar değerli olduğunu, bazen çok zor olsa bile eninde sonunda bize çiçeklerle geldiğini, yaşadığımız en kötü olaydan sonra bile düze çıkabildiğimizi, yaşadığımız her ‘’ân’’ ın aslında ne kadar kıymetli ve anlamlı olduğunu ve tadını çıkara çıkara yaşamamız gerektiğini, ne olursa olsun ona, sevdiğimiz insanlara, değer verdiğimiz şeylere sımsıkı tututunup ne olursa olsun onlardan vazgeçmemiz gerektiğini… Ve daha sayısız şeyi öğrendik, yeniden keşfettik, farkına vardık ya da bir kez daha anladık.
Bu süreç er/geç bitecek her şey normale dönecek, başladı da dönmeye. Ama sanırım hepimiz için çoğu şey eskisi gibi olmayacak. Umarım bu süreç dünya için de, insanlık için de gerçekten ‘’İYİLEŞME’’NİN başlangıcı olur.