Merhaba sevgili yol arkadaşlarım, bugün size kitapların arkasındaki gerçek kahramanlardan bahsedeceğim.
Acı çekilen, kederli, genelde tramvatik olayların sonucunda çıkan muhteşem eserler ve bu hayatı yaşayan gerçeği bilinmeyen yazarlar ve şairler….
Hayatta dibi görmeden yukarı çıkamazsınız… En can alıcı eserler, tarihe damgasını vuran çalışmalar, hep yazarın yada şairin trajik hayat hikayesinden sonra ortaya çıkmıştır.
Örneğin, Nazım Hikmet Ran‘ın hayat hikayesi ve yaşadığı tramvatik olaylar, zincirinden sonra yazdığı eserler, Türk edebiyatında bir çığır açmıştır. Tek aşkı sevdiği kadın Feraye ve memlekete olan, son nefesinde vatan aşkıyla vefat eden ve yazdığı şiirler yüzünden siyasi suçlu ilan edilip, hapis yatan Nazım Hikmet…… Tek suçu vatan aşkıydı……
Ama senelerce sürgün yaşadı ve vatanına hasret öldü…. Özellikle hapishane dönemleri, onun en çok yazdığı ve içini döktüğü yer oldu….. Koğuştaki tek dert ortağı, kalemleri kağıtlarıydı……
Bir diğer aşk kokan satırların sahibi Cemal Süreyya…. Karısının rahatsızlığı nedeniyle ona sayfalar dolusu mektup yazmış, Ankara’daki dergi çalışmaları yüzünden eşinin yanında olamamış ve kızından, yuvasından ayrı kalmıştır….. Alkole ve sigaraya hayatının o döneminde başlamış. O dönemin siyaset olaylarının başlaması ve politik bir kaos çıkması sebebiyle, derginin yayını durmuş ve ekonomik krizler yaşamıştır. İşte o dönemlerde ailesine, sevdiği kadına hasret ekonomik sıkıntı yaşarken, ve içinde bulunduğu baskıcı politika ona muhteşem dizeler yazdırmış….En güzel şiirleri ailesine hasret yaşarken kaleme almıştır.
Bir başka yazarımız ise, hayatının gene büyük bir kısmını hapiste geçiren ve o sürgün yıllarında sürekli şiirler, kitaplar hatta hala kitapları okunan bir efsane Sabahattin Ali…….En güzel şiirlerini ve yazılarını mahpusta yazmış, yaşadığı herşeyi satırlara aktarmıştır.
Dünyada ise, buna en büyük örnek yazarlardan biri Lev Tolstoy ‘dur. Zengin bir ailenin çocuğu olan Tolstoy, Yasnaya Polyana adlı bir konakta doğdu. Çok küçük yaşta annesini, sonrada babasını kaybetti. Yakınlarının elinde büyüdü. Sonraları tekrar Yasnaya’ya dönmüştür.
İki edebiyatçının etkisinde çok kalmıştır. Yoksul köylülerin arasına katılmış ve ilk eseri “Çocukluk”u bu sıralarda bu buhran dönemlerinde yazdı. Bir süre orduya girdi. Kafkasya’ya gitti. Kafkas halkının yoksulluk dolu yaşayışlarını, ele aldığı gerçekçi hikayelerini yazdı. Kırım savaşında subay olduktan sonra Pettersburg’ta sakin bir hayatı oldu.
Sonra tekrar doğduğu yere dönünce şehrinde bir okul açtı. Huzura kavuştuğunu düşününce evlenmeye karar verdi. 1862 Sophie Behrs’ le evlendi. Evlendikten sonra 13 çocukları oldu. Bu çocuklardan 3’ü bebek iken , biri 5, diğeri de henüz 7 yaşındayken öldü.. Dünyada en büyük sanat eserleri olarak bilinen klasikleri” Savaş ve Barış “,” Anne Kareaninina” bu dönemde bu zor dönemlerinde yazılmıştır. Bu dönemden sonra Tolstoy gene ruhsal çöküntü yaşadı. Özellikle parayı ve ailesini, servetini, şöhretini, lüksünü istemeyen Tolstoy, Rus köylü halkının yaşadığı yoksulluk, fakirliğe çok üzülüyordu. Buhran yaşıyordu. Bütün servetini köylüye harcadı. Dağıttı. Onlar gibi yaşamaya başladı.
Sürekli yazmaya devam ediyordu. Kroyçer Sonat”, “Efendi ile Uşak”, “Karanlıkların Gücü”, “İman nedir”, “İnciler”, “Kilise ve Devlet”, “İtiraflarım” bu dönemde yazdığı eserleridir.
Tolstoy, o kadar yaşadığı acıya rağmen dik durmuş. Bütün servetini bırakmış, köylüye dağıtmıştı. Babasını, annesini, çocuklarını kaybetmiş savaştan sonra bunalım yaşamış, koşullar ne olursa mücadele etmiş. Ölümsüz eserler bırakmıştı. O dönem yaşanan siyasi ve dini baskılar, kilisenin baskısı vs gibi mücadeleler, onu dini sorgulamalara itmiş hatta dine ve imana yönelik eserler bırakmıştır. Tolstoy ‘un Müslüman olduğuna dair ispatlar da var.. Oda başka bir yazıda…..
Sonuç olarak, toparlayalım…. Dünya ve Türk edebiyatına yön veren şair ve yazarlar, hayatlarının en kötü dönemlerinde yazmayı ve mücadele etmeyi hiç bırakmamıştır. En büyük acılar ve kederler, muhteşem eserleri meydana getirmiştir. Onlara ilham olmuştur. Yaşadıkça yazmışlardır. Acılar ve üzüntüler, yaratıcılığı besleyen tohumlardır. Mevlana’nın güzel sözleriyle veda ediyorum. “Zahmet olmadan rahmet olmaz”. “” Dert insana yol gösterir “. Diyorum su gibi olun inşallah eyvallah dostlar….