Hayat anlaşılmak için çok kısa, yorulmayın diye bir söz okumuştum. Başka bir şair ben ki müptelasıyım anlatmadan anlaşılmanın demişti.
Ve bir şair sustuklarınızı duyan biriyle ömrünüzü geçirin demişti. Aslında hepsi anlaşılmamanın sancısıyla tutmuş kalemi elinde.
Uzun zamandır yazdığım bir yazının başlangıcı olacaktı bu yazı da ne zaman biter ne zaman iki kelime daha eklerim bilmeden başlamıştım. Kitabın son sayfasındaki o kelime için aylardır beklediğimi nice geceler iyi bilir. O iki kelimeyi yazdıracak hikayenin derdine düşmüştüm şahsen. Kuş ölür sen uçuşu hatırla gibi bir şey olsun istemiştim biraz hüzün biraz umut kokan türden.
Günlerdir etkilendiğim bir hikayenin derdinden yazarlığımın hakkını güzel verdim derim artık . Çünkü bir hikayenin derdine düştüm evet…
Çok kitap okudum, çok kalbe denk geldim, çok kişi dinledim de hepsinin hikayesi hepsine ağır gelmiş derdim hep. Hikayesi asl’olan birine denk geldim . Çıkmaz sokak diliyorum başka kalbi ağırlaştıran bütün herkese ve ona dedi. Başta anlamamıştım ama sonra sorguladım.
Ah etmek değil de başka türlü bir şey sanki. Çıkmaz sokak dilemek. ‘’Neşeli bir şehre benzerdi sesi, şimdi şehirde çıkmaz sokak sanki ‘’ dedi…Neşesini verende oydu oysaki o hikayedeki o kişi olmayı diler miydi o kişi hayal eder miydi ya da ? Cesaret edebilirsem bir sonraki yazımda anlatacağım.
Kimseyi inanmışlığıyla sınamayın, oradan dönülmüyor işte.