Son zamanlarda, etrafıma baktığımda insanların hayatlarının gerçek amaçlarını unutmuş gibi göründüğünü fark ediyorum. Herkes bir başkasına özeniyor, onların hayatlarını taklit etmeye çalışıyor. Peki, bu özentiliğin sonu nereye varacak? Gerçekten ne istediğinizi biliyor musunuz?
Özenti olmak, bir başkasının yaşam tarzını, giyim tarzını, düşünce yapısını ya da sosyal medya profillerini kopyalamak demektir. Ancak bu, kendi kimliğimizi kaybetmekten başka bir şey değildir. Sosyal medya, bizi sürekli başkalarının hayatlarına bakmaya, onların sahip oldukları şeyleri arzulamaya itiyor. Herkes en iyi hayatını yaşıyor gibi görünüyor, ama aslında bu sadece bir yanılsama. Kendi hayatımızın değerini, özümüzü unutarak başkalarına benzemeye çalışıyoruz.
Bir başkasına özenmek, onların başarılarını, tarzlarını ya da yaşam biçimlerini kopyalamak kısa vadede tatmin edici olabilir. Ancak uzun vadede, bu tutum bizi yalnızca tatminsizlikle ve kimlik krizleriyle karşı karşıya bırakır. Kendimize şunu sormalıyız: Gerçekten ne istiyoruz? Hayatımızın amacı ne? Başkalarının gölgesinde yaşamaya devam ederek mi mutlu olacağız, yoksa kendi yolumuzu çizerek mi?
Gerçekten ne istediğinizi bilmek için önce kendinizi tanımanız gerekir. Özenti olmaktan vazgeçip, kendi isteklerimizi, hedeflerimizi belirlememiz gerekiyor. Bunun için de dürüstçe kendimize dönüp bakmalı, neyi sevdiğimizi, neyi başarmak istediğimizi belirlemeliyiz. Bu süreç belki zor olacak, belki de zaman alacak ama sonunda kendi kimliğimizi bulmuş olacağız.
Unutmayın, kimse sizin hayatınızı sizden daha iyi yaşayamaz. Başkalarına özenmektense, kendi benzersiz yolunuzu bulun. Kendi hedeflerinizi, isteklerinizi ve değerlerinizi belirleyin. Ancak o zaman gerçekten ne istediğinizi bilebilir ve ona ulaşmak için adımlar atabilirsiniz. Özenti olmak, sadece yüzeysel bir tatmin sağlar; gerçek mutluluk ve başarı ise kendinize sadık kalmaktan geçer.