Katar 2022… Herkese merhabalar… Dün akşam bir milli maç haftasını daha geride bıraktık.
2022 yılında Katar’da düzenlenecek olan Dünya Kupası biletlerinden birisine sahip olma yolunda ilk aşama olan grup elemelerini beklentiler üzerine 2. sırada bitirdik ve Play-Off oynamaya hak kazandık…
Aslında 2020 Avrupa Şampiyonası’na gittiğimiz Şenol Güneş‘in, bu elemelere de yine çok iyi başlaması ama sonrasında bocalaması ve haklı taraftar isyanıyla istifa etmesi sonrası, göreve Alman Stefan Kuntz getirilmişti…
Daha önceki yazılarımdan birisinde bu tercihin hata olduğunu, ülkemizin daha çok Fransız ekolüne yakın olduğunu, dolayısıyla Alman ekolünün sabır isteyen bir sistem üzerine kurulu olduğunu ve bunun da bizde olmadığını ifade etmiştim…
Analizlerimde pek yanılmam ama beni bu sefer asıl yanıltan Kuntz’un teknik direktörlüğünden çok, takımın kim oynarsa oynasın oynatmak istediği sisteme (benim de uzun zamandır üstüne basıp haykırdığım sisteme) hemen adapte olmasıydı…
Konuyu şöyle ele alalım…
Özellikle 1960’lardan günümüze gelişen futbol düzeninde sürekli teknik direktörler bazlı taktik savaşları ve adeta satranç maçı oluyordu.
Bir dönem hücum futbolu, bir dönem savunma futbolu ön plana çıkıyordu…
Çünkü biz hep yerimizde sayarken, birileri nasıl atak yapabilirim birileri de bu atakları nasıl durdurabilirim konuları üzerinde felsefik ve taktiksel stratejiler geliştiriyordu…
İşin son gelinen noktasını şöyle özetleyeyim… Eskiden iri yarı iki tane stoper ve çok iyi refleksleri olan kaleciler tercih edilirdi…
Şimdi ise önce ayağa pas yapan bir stoper, yetmedi ayağa pas yapan ikinci stoper, yetmedi ikincisinin sol ayaklı pas yapan olması istendi. Daha sonra kalecilerin de kurtarış yapanı değil, yine ayağa pas yapan, adeta geriden oyunu kuran ve rakibi açmada yardımcı olan, alan kontrolü ve ceza sahasını önü oyunu olan kaleciler tercih ediliyor…
Yıllardır terse havadan uzun top atıp oluşan karambol üzerine oynanan İngiliz futbolu bile; önce Guardiola sonra da Klopp öncülüğünde yerden ayağa pas yapan ve hızlı geçiş oyunu oynanan bir oyuna dönüştü…
Çünkü biz inatla karambol ve kaos futbolunu arzu etsek bile Avrupa’nın bu gelişmiş oyununa ayak uyduramamamız sayesinde hep bir kaç adım geride kalıyoruz…
Dünkü maç özeline gelecek olursak, özellikle özetlerde tekrar izlediğim üzere, her hücumda kanat oyuncuları Kerem ve Abdülkadir’i sürekli 18 önünde ve ceza sahası içinde gördük…
(Kerem’e bir parantez: Sezon başında eski alışkanlıklardan ötürü sürekli kenarda top alıp adam geçmeye çalışan Kerem’e Terim dokunmuş belli… Kerem artık bek ile değil, bek stoper arasına yaptığı koşularla ve stoper arkasına sarkmasıyla daha çok pozisyona giriyor…)
Sadece kanatların içeri kat etmesi değil, göbekten özellikle sahte 9 görünümünde oynayan Halil’in de sürekli ceza sahası içi ve çevresinde hareketli oyunu, zaten Burak’ta olan hareketlilik ve göbekten gelen Hakan ile birlikte, her pozisyonda ceza sahası içinde en az 4 dışarıda da en az 1 oyuncuyla rakibin savunmasını allak bullak ettik.
Yani demem o ki ilk golde de göreceğiniz üzere, rakibiniz 5’li savunma da yapsa, eğer içeriyi kalabalık tutabilirseniz ve Kerem gibi içe kat eden sinsi bir oyuncunuz varsa, onu topla bomboş bir şekilde buluşturmak çok zor olmuyor… Çünkü zaten 5’li defansın kanat bekleri bizim Caner ve Zeki’yi karşılamakla meşguldüler. İkili orta sahaları da Hakan’ı tutmakla meşgul oldukları için (yani aslında çok geriye gelme konusunda sıkıntılı oldukları için) ceza sahasında 4’e 3 üstün kaldık… Sadece bizi sıkıntıya sokan erken gol yememiz ve 2. golü geç bulmamızdı…
Stefan Kuntz Avrupa futbolunu bizim milli takıma monte etmiş durumda. Ama yine eksiklerimiz var…
Özellikle Play-Off’ta İtalya ve Portekiz hatta İsveç ve Rusya da olunca ve çıkan rakiple tek maç ve deplasmanda oynanacağını varsayarsak, işimiz yine de çok zor…
Ama süreç ne getirirse getirsin, sonuç ne olursa olsun bu oyun sistemi ülkenin takımları tarafından da benimsenmeli…
Antrenör kurslarına gerekirse Kuntz da katılmalı ve tecrübelerini aktarmalı…
Gerekirse yılın belli dönemlerinde, Süper Lig ve 1. Lig’de ki teknik direktörlerle birlikte oyun sistemi üzerine toplantılar ve karşılıklı görüş alışverişi, analizler yapılmalı…
Artık Türk futbolu kendi oyun düzenini ortaya çıkartmalı…
Yoksa bir daha özellikle de Play-Off’larda elenirsek ve Kuntz giderse, ne böyle bir oyun sistemi ne de ona uygun oyuncu bulamayabiliriz…
Başta da belirttiğim gibi Kuntz’a karşı biraz ön yargılıydım ama beni yanılttı…
Ve bu yanılgı oyun sistemleri üzerine analiz yapan beni mutlu etti…
Bundan sonrası sabır ve selamet…