Kalabalık hayatın yalnız insanları… İnsan insana derman olmalıydı yaşam gayesinde.
Sahi ne ara kaybettik insani duyguları. Ne vakit buz kesti yürekler birbirine. Neydi peki bu telaşımız, oysa misafirken hepimiz bu ömre. İyi bir insan olarak gitmek değil miydi çabamız. Sırat köprüsündeki taşıdığımız en güzel yükümüz sevgi ve merhamet olmalıydı göçerken.
Şimdi dokunduğum her yürek yaralı. Mutluluğun maskesi düşmüş yüzlerden. Kime baksam göz çukurlarına birikmiş hüznün perdesi çekilmiş gözlere. Yaşanmışlıkların yükünü almış beden. Yürek suskun diller suskun. Yorgun ve kırgın, hüsranla can kırıkları toplar içimizden.
Hayat yolculuğunda yolu yolumuzla kesişenler misafir olurken ömrümüze, hiç kimse boşa girmemiştir hayatımıza. Her insan iyi veya kötü tecrübeler bırakarak görevini tamamlar sahnesini bitirir ve giderler. Bize kalansa yaşanmışlıkların mahkemesini yapmak kalır.
Yüze düşen her çizgi olgunlaştırırken yüreği, derin izler bırakarak geçiyor insan ömründen…
Bazen kocaman dünyaya sığamaz olur küçücük yüreğimiz. Gökyüzünün genişliğine dar gelir içimizde büyüyen hüznün duvarları. Yüreğimizden vakitsiz göç edenlerin kırgınlıkları acıtırken sol yanı, yılgın yemiş ayrılıklar sarar bedeni.
Bazen onca kalabalığın arasında bir bakarsın yalın bir yalnızlığın senfonisini çalar yürek. Ağırlar gönül heybesinde yaşanmışlıkları. Sesimizi duyuramadığımız her bir cümle çığlık olup düğümlenir boğaza ve artık yerini derin bir sükûnete bırakır. Özellikle sevgi ve emeklerimizi hak etmeyenlere verdiğimiz değeri düşünüp vicdan muhasebesinde hırpalar yaralarız gönülü. Konuşmanın anlam ifade etmediği ve varlığımızın anlam bulmadığı her yürekten her mekândan sessizce uzaklaşır beden. Etrafımıza renk kattığını sandığımız insanları birer birer çıkartırız gönül bağımızdan. Bir bakarız gri bir yalnızlığa bürünmüş her yanımız. Derin bir sessizliğe lal olup susar diller. Etrafımızdaki sahte kalabalıkların yerine asil bir yalnızlığı seçer yürek. Payımıza koyu bir yalnızlık düşer ve en iyi dost olup yarenlik eder yaşam yolculuğunda bize.
İnsan alıştırmalı kendini yalnızlığa. Kalabalıklar gün gelir tenhalaşır. Sesimize ses olanlar bir bir uzaklaşır, suretini kaybedip silinirler. Hiç yaşanmamışa döner yaşanmışlıklar. Bir bakarsın etrafına tek başına kendinlesin.
Sakın korkutmasın seni bu dingin yalnızlığın sesi.
Biliriz ki; her insan yalnız doğar ve yalnız ölür. Tek gelip tek gideriz onca kalabalığın içinde.
Hayata ve insana dair tekrar görüşmek üzere…