Kadın olmak zordur. Bir şeyleri başarmak istediğinde “elinin hamuruyla erkek işine karışma” derler.
Özellikle bazı yerlerde halen kız çocuklarımızın okumasına izin verilmez. O, büyüyünce evinin hanımı olacaktır.
Kadın, sokakta yalnız yürürken bile tedirgin hisseder kendini. Bazen çantasında rujunun yanında biber gazı bulundurmak zorunda kalır. Bazen evinin anahtarını kendini korumak için kullanır. Sahte telefon konuşmaları yapar sokakta yürürken. Çünkü kendini her an tedirgin hisseder ne yazık ki.
Taksiye bindiğinde arkadaşına konumunu bildirmek zorundadır kadın. “Ya başıma bir şey gelirse” düşüncesi her an aklının bir köşesindedir.
Bir caddede arkadaşını bekleyemez. Herkes kornaya basıp rahatsız eder. Amaçsız ve ahlaksızca…
Eşinden, ailesinden şiddet görür kadın. Birine anlattığında ise “olur öyle şeyler” der herkes. Veya “otur oturduğun yerde” cevabıyla karşılaşır. Bu durum, insanlar tarafından normalleştirilmeye çalışılsa da o asla yıkılmaz ve hem kendi hem de tüm kadınlar adına dimdik ayakta durur.
Zayıf olmak, bakımlı olmak, hep güler yüzlü olmak zorundadır. Her yerde yüksek sesle gülemezler. Normal bir erkek arkadaşı olamaz. Ayıptır.
Birisi kötü bir iş yaptığında “karı gibi olma” derler kendini insan zanneden varlıklar. Bu onurlu, saygıdeğer varoluşa, kötü bir şeymiş gibi atıfta bulunurlar.
Zordur kadın olmak. Tacizi, şiddeti bitmez. İş yerinde terfi etse başka şeylere yorumlanır. Bir iş platformunda bile iletişim bilgilerini paylaşamaz. Rahatsız edeni bol olur. Karşı cinsle normal arkadaş olamaz, hep kötüye yorumlanır. Ne yapsa kötüdür, güçsüzdür, ona her şey yasaktır.
Ve bir de lokasyon Türkiye ise vay haline efendim.