Bir Rus der ki; Her kadın, bir damat için doğmuştur. Tanrı karısını dövenin rızkını arttırır. Kadın der ki; bizi artık bırakın da dünyanın yaralarını saralım!
Bir Alman der ki; Yeryüzünde iki iyi kadın vardır. Biri daha doğmamıştır, biri ise ölmüştür.
Bir Bulgar der ki; Kadın şeytandan beterdir.
Bir İranlı der ki; Kadın iblisin kamçısıdır.
Bir Hintli der ki; Kadın cehennemin baş kapısıdır.
Bir Arap der ki; Kadınlar yarı beyinlidir, saçı uzun aklı kısadır.
Bir Yahudi der ki; Bir erkeğin istemeyeceği üç şey vardır. Bahçesinde yabani ot, şarabında sirke, evlatları arasında bir kız.
Bir İngiliz der ki; Bir kadın evden üç kez çıkabilir. Vaftiz edilmek için, evlenmek için, gömülmek için.
Bir Fransız ise; Zengin bir erkek, hiçbir kadın için asla çok yaşlı değildir.
Kilise der ki; Tüm kadınlar zayıf ve hafifmeşrep karakterlidir. Ancak bir kadın çocuk doğurmak ile huzur bulabilir. Şayet kadınsız yaratılmış olsaydık, dünyada tanrısal bir yaşam sürebilirdik. Sen tanrının günahsız kulu, şayet yolda bir kadın görürsen dur ve düşün. O bir şeytan olabilir.
Listenin sonundaki bu sözler Roma’da bir başpiskopos tarafından birebir dile getirilmiş ve o dönem kadın avına resmen başlanmıştı. Hatta ilk olarak gizliden başlayıp, sonra da açık açık erkeklerin “İsa Mesih kadınları da kurtarmalı mı?” diye tartıştığını tarihte görüyoruz.
“Erkek Tanrı’nın suretinde yaşar ve Tanrı’nın yüceliğini yansıtır. Kadın ise ancak erkeğin yüceliğini yansıtabilir.” 1Korintliler 11:7
Kadınlarla ilgili bu düşüncelere tarihin tüm dönemlerine tek tek baksak, yine diyar diyar gezsek, ancak listeyi uzatabiliyoruz. Orta çağda otları kullanarak şifacı olarak bilinen kadınlar tarihin ilk doktorları olmuş, doğayı kullanamayan erkek ise kadınları büyücü olarak halka servis etmişlerdi. Diş sorunlarından ishale, ciğer hastalıklarından doğuma kadar her hastalıkta kullanılmak üzere ağrı kesiciler ve antiseptikler üretmiş; ama ürettikleri materyaller ile suçlanmışlardı. Hatta kadınların yöntemleri sayesinde doğum esnasında, daha çok anne ölümden kurtarılmaya başlanmıştı. Ama bu bile bir süre sonra cadılıkla nitelendirilmişti.
Pagan çağından sonra, semavi dinlerin yeryüzüne yayılmasıyla bu düşünce değişmiş diye düşünüyorsanız, yanıldınız! Çünkü semavi dinlerin yaratılış kıssalarında Adem’in şeytana kanmasından Havva’yı sorumlu tutmuş; her seferinde kadının cezasından bahsederken erkeğe bir pay çıkarılmamıştır. Birbirinin tarihsel çakışmalarından ve anlatılan kıssalardan, hikayelerin özü birbirine dolanmış, benzer hikayeler tüm kültürlere yayılmıştır.
Şüphesiz ki; çağların ve zamanın değişimlerine dayanarak belirtebiliriz ki hala kadının verdiği var oluş çabası devam etmektedir. Kadın günümüzde artık toplumda bir birey olarak var oluyor, eğitim alabiliyor, yaşadığı yerin seçimini yapabiliyor ve yönetimini seçip kendisi de seçilebiliyor. Ama hala hayatın bütün yükünü sırtına alıyor, hem çocuk doğuruyor hem maddi kazanç sağlıyor.
İş insanı, girişimci, siyasetçi, aktivist gibi şapkaları olup taktığında her birinden tavşan çıkarmayı başaran kadınları; kocalarının yüzde 62’si eşlerinin nerede olduğunu anda kalarak bilmek istermiş. Yüzde 43’ü kadınlarının başka erkekle konuşmasına öfkelenirmiş. Yüzde 34’ü kıyafetine karışırmış. Yüzde 24’ü de sağlık kuruluşuna bile giderken, izin almasını ya da haber vermesini istermiş.
Peki bu Kadından duyulan endişenin nedeni nedir?
Dünyaya olduğu gibi baktığınız zaman dünya aslında yaşanmaz bir yer. Sistemler, yönetimler, savaşlar, doğa katliamı, son derece adaletsiz, ayrımcı ve zalim bir düzen içerisinde. Kadın da bu sistemlerin bir parçası. Kadının farkı dünyaya değiştirilecek, dönüştürülecek bir yer olarak bakmasıdır. Olduğu halini beğenmeyip onu mutlaka değiştirme gerektiğine inanarak, derleme toplama duygusuyla düzenlemek istemektedir. Erkekte ise bu dürtü olanı koruma olarak görülüyor.
İşte bu yüzeysel bakışta kalmayıp derine inebilen ve bunu çözebilen kadından korkuluyor. O yüzden düzeni de dünyayı da değiştirmeli ki, kadın kendi potansiyelini yaşayıp, sonraki kuşaklara güzel bir dünya bırakabilsin.
Dolayısı ile Kadın der ki; bizi artık bırakın da dünyanın yaralarını saralım!…
Sevgilerimle.