Kadere kim inanıyor. Çizdiğin yollardan hangisini sen seçtin ve o yolda ilerledin? Karşına çıkan mucizelere inandın mı, yoksa alın yazısı diyip geçip gittin mi? Öyleyse kader diyemezsin sen kendin ettin.
Akreple kurbağann hikayesi vardır bilirmisiniz? Yüzemeyen bir hayvan olduğunun farkında olan akrep, bir gün nehrin öte yanına geçmek zorunda kalır. Ne yapacağını düşünürken kıyıda pinekleyen kurbağayı görür. Akrebin kendisine yanaştığını fark eden kurbağa korkudan suya atlayıp uzaklaşmaya başlar. Akrep yalvaran bir ses tonuyla sorar:
“Kurbağa kardeş; karşıya geçmem gerek. Beni sırtında taşır mısın?” Kurbağa büyüyen gözleriyle cevap verir. “Daha neler? Beni sokup öldürürsün!” Kurbağa biraz düşünür ve akrebe hak verir. Kıyıya çıkar, onu sırtına alır ve karşı yakaya doğru yüzmeye başlar. Yolun yarısında ensesinde bir sızı hisseder. Vücudu hızla soğumaktadır. Kolları, ayakları hissizleşir. Beraber dibini boylayacakları suya batarken son nefesinde sorar:
“Hani sokmayacaktın akrep kardeş?” Akrep mahsun, mahçup, çaresiz cevap verir: “Ne yaparsın kurbağa kardeş; ben akrebim, huyum bu.” Kurbağanın hazin dolu acı sonu. Oysa ki oda kaderini kendi değiştirebilirdi. Belki iyilik yapmayarak belkide sudan hiç çıkmayarak. Çizdiği yolda koşturduğu hedefe ölümle ilerledi.
Nereye kacarsak kaçalım maalesef ki üç şey bizimle geliyor; gölgemiz, acımız, geçmişimiz.. Kaderimiz ise hep bizi bekliyor. Silinmemek üzere yazılmış bir kere. Kader şansa mı kaldı, yoksa seçimlerimize mi? Bekledin de gelmedi mi, yoksa kazandında kaybettin mi? Yıllar, aylar, günler.. Yaptığımız yanlışlar, yaşadığımız aşklar, mazide kalanlar, hafıza da yaşayanlar
Kaderimiz karar anımızdır. Yeni dünyanda eski bir dosta rastlamak gibi, evinden uzaklaşıp sehirden sehire dolaşmak gibi, denizlerden okyanuslara yelken açmak gibi,
kafesten kaçıp özgürlüğe kavuşmak gibi, kendi planlarını yaparken kaderin yaptığı planları unutmak gibi, kalemin yazdığını silginin silmesi gibi, kader deyip gecme bak ne diyor sırrın sahibi “Biz her insanın kaderini kendi çabalarına bağlı kıldık” (Isra/13)