John F. Kennedy, ABD’nin 35.başkanı, 22 Kasım 1963‘te korkunç bir suikaste kurban gitmişti. Tüm dünyada ciddi bir sarsıntı yaratmıştı uzun adamın ölümü zira dünyanın süper gücü kendi başkanını bile koruyamamış, aciz düşmüştü…
Ardından birçok komplo teorileri üretildi; Vietnam Savaşı‘nı bitirmek istediği için silah lobisi tarafından yok edildi, İsrail’in nükleer programına desteğini çekmek istediği için Siyonist Yahudi lobisi tarafından öldürüldü veya Amerikan merkez bankasını kamulaştırmak istediği için Rockefeller ailesi tarafından kalemi kırıldı… Yok, Kennedy’nin babası Yahudi düşmanı olduğu için bir haham tarafından lanetlenmişmiş güya… Komplo teorileri tükenmez ki bunların hepsi hedef saptırma yöntemleridir.
Komplolara beyin patlatana kadar 1962’deki Küba Füze Krizi‘ni başlangıç alalım. Sovyetler, Küba’da, ABD’nin dibine nükleer füze kompleksleri kurmaya başlar ve ABD Küba’yı donanma vasıtasıyla ablukaya almaya karar verir. Başkan Kennedy Sovyetler ile savaşın eşiğine gelir. Türkiye’ye nükleer başlıklı füzeler dizerek Rusya’yı tehdit eden ABD kendi sınırları tehdit edilince çok rahatsız olmuştu. John F. Kennedy de ilişkilerin gerilmesindeki baş aktördü… Bilgiye ulaşabilmek için doğru yerden başlanmalı, sorgulanması gereken suikastte Sovyet gizli servisi KGB‘nin parmağı olup olmadığıdır.
Kennedy’i imha eden Bay Lee Harvey Oswald‘ın hayatına bakılırsa çocukluğundan başlayan bir Sovyet hayranlığı göze çarpmaktadır. 1939 New Orleans doğumlu Oswald, 1956-59 arası Amerikan Deniz Piyade Kolordusu(Marine Corps) içinde görev yapmış, sonrasında her şeyi bırakarak Sovyetler birliğine taşınma kararı almıştır. O kadar etki altındaydı ki Moskova’ya gelir gelmez ABD vatandaşlığını bırakarak Sovyetler vatandaşlığı almak istediğini iletmişti. Vatandaşlık talebi reddedilse de 2 sene kadar devlet Belarus’un başkenti Minsk‘te bir metal levha dükkanında onun için iş ayarlanmıştı. 700 ruble işinden, 700 ruble de Sovyet Kızıl Haç’ından maaş alıyor, bir işçi olmasına rağmen fabrika genel müdürü kadar aylık kazanç sağlıyordu. 2 yıl kadar sonra ise KGB üyesi bir yarbayın yeğeni olan ve Genç Komünist Parti(Komsomol) üyesi Marina isimli bir kadınla evlendi ve birlikte geri ABD’ye yerleştiler.
Bu kısımları okuduğunuz zaman Kennedy suikastinin KGB operasyonu olduğuna kanaat getiriyorsunuz fakat konuyu iyice irdelemek gereklidir. Hemen atlamayalım… Bay Oswald’ı bu suikaste iten KGB miydi yoksa içinde bastıramadığı komünizm hayranlığıyla yoğrulan maceraperestlik miydi? KGB’nin emperyalizm mücadelesini kendisine misyon mu edinmişti?
Bana kalırsa komünist düşüncenin verdiği maceracılıktan ibaretti… Arkasında herhangi bir KGB istihbari desteğinin olduğunu hiç sanmam zira acemice kendisini her yerde ifşa etmiş. Daha askeriye dönemlerinden beri arkadaşları komünist sempatizanlığından dolayı kendisine “Oswaldskoviç” lakabıyla hitap edermiş. Dönemin Militant ve Daily Worker gibi komünizmi benimsemiş Amerikan dergilerine abonelikleri mevcutmuş.
Defalarca Meksika’ya giderek oradaki komünist gruplarla iletişime geçer, vize başvuruları için Sovyet Elçiliği’ni birçok kez ziyaret edermiş. Bütün bu öz-ifşa eylemlerini Sovyetler’den ABD’ye döndükten sonra da devam ettirmiş. Minsk’te kaldığı süreçte KGB ile temasa geçmiş ve eğitim almış olsaydı uyuyan hücre olabilmeyi, kendini kamufle edebilmeyi öğrenmiş olurdu ki böyle maceracı kişilikte biri casus olarak zaten kabul edilmezdi.
Israil’in Golan Tepeleri‘ni sayesinde aldığı, bakanlığa kadar yükselecek kadar Suriye devletine sızan efsane casus Eli Cohen‘i hatırlatırım. Yıllarca Kemal Emin Taybet adıyla bir Arap kılığında tüm Suriye’yi gerek coğrafi gerek askeri bir kitap gibi okudu… Sakin kalmayı biliyordu, kendisini büründüğü kimlikle bütünleştirmişti. Lee Harvey Oswald’da bu vasıfların hiçbiri olmadığı gibi açık sempatizanlıklara devam ederek ömür geçirmiş. Bazen de kendisine ajanlık misyonu yükleyen tavırları olurdu.
Örneğin bir zamanlar anti-Castro, anti-komünist bir öğrenci grubu Directorio Revolucionario Estudantil‘e sızmaya çalışmış. Tamamen kimlik karmaşası yaşayan, kendisini self-casus ve gizli kahraman ilan eden bir insanın yaşadığı ruhsal sendromdan ibaret davranışlardan başka bir şey değil… Bunun verdiği birtakım zihinsel ateşlemelerle de ABD başkanı Kennedy’i kurşunlamıştı.
Ayrıca sonradan vatandaş olan insanların bile istihbarat örgütlerinde bu derece kritik görevlere getirilmesi mümkün değildir. Oswald Sovyetler vatandaşı olmadığı gibi ABD’de askeri geçmişi vardı. Mossad’ın gönüllü saha yardımcıları, ayak takımı olan Sayanim birimi bile sadece Yahudiler’den seçer elemanlarını. O kadar basit değil anlayacağınız…
Derin devlet ve komplo teorisi arıyorsanız eğer Jack Ruby‘nin eylemi gizemlere daha açıktır. John F. Kennedy’i öldüren Lee Harvey Oswald’ı suikastten 2 gün sonra öldüren Yahudi kökenli şahıstır Bay Ruby. Mahkemesinde Martin Towel isimli psikiyatr tarafından “Tetiği çekerken akli dengesinin yerinde olmadığı” gerekçesi sunulmuştur. Geceleri çanta dolu bavullarla evine dönen gece kulübü sahibi Jack Ruby’nin, tetiği çekerken akli dengesi yerinde değildi, öyle mi? Akli dengesinin bozuk olduğunu ispatlamak için mahkemeye getirilen şahit ise Haham Hillel Silverman kendisini en fazla 2 defa görmüş, hiç diyalog kurmamış biri…
Ek olarak Kennedy suikastçisinin annesi Marguerite Oswald‘ın mahkeme duruşmasında bulunması da yasaklanmıştı. Suikasti araştıran Warren Komisyonu‘nun 2 yönlü açıklaması da oldukça şaşırtıcı: “Lee Harvey Oswald kimseden emir almayarak tek başına bu suikasti gerçekleştirdi ve komünizme duyduğu sempatizanlığın suikast ile hiçbir alakası yoktur.” Kimseden emir almama kısmına katılıyorum elbette fakat “komünizm sempatizanlığın suikast ile alakası olmaması” okkalı bir yalan olup Amerikan devletinin, KGB’yi geçelim Sovyet sempatizanı bir bireye karşı bile başkanını koruyamaması, yani kominist düşünceye yenik düşmesi büyük zafiyet uyandıracaktı. Büyük ihtimalle komünizm sempatisi ile motive olarak Kennedy’i imha eden Oswald’ın düşüncelerini açıklamaması, kamuoyuna savcılık ifadesi sonrası sızmaması için Chicago Outfits suç örgütüyle bağlantılı Jack Ruby’i katil olarak kullanmışlardı. Dallas Polisi’nin sıkı sıkıya takip ettiği Jack Ruby bu suikasti işledikten sonra hapis cezası bile almadan işin içinden sıyrılmıştı…
Sonuca gelirsek, ABD başkanının öldürülmesinin KGB ile herhangi bir bağı olmamasına rağmen komünist düşünce ile büyük bir ilgisi vardı; ardında herhangi bir derin devlet vb. aramaya gerek yok fakat katilin Jack Ruby vasıtasıyla 2 gün sonra öldürülmesi olası bir CIA operasyonu olabilir. CIA için, bir sempatizanın tetiği çekmesi başkanın KGB tarafından öldürülmesinden daha vahimdi … Neticesinde bir sempatizan bu kadar güçlü bir eylemde bulunabildiyse birkaç bin örgütlü komünist ne devrimler yapabilirdi…