İki hisse bir cüsse sakın unutma. Her şeyi unut, bu satırları unutma…
Kelimelerim kifayetsizdir bütün olanlar karşısında. Sözlerim yorumsuzdur. Hakikat düşler gibi uzak olmasının yani sıra gerçeklik bir nefes kadar yakındır.
Yollarımız uzundur, yıllarımız saniyeler kadar geçersiz. Anılarımız anı olmaktan çıkıp güzel günleri yad etmemize yarayan bir perdedir.
- Siz doğarken gülenleri, ölürken ağlayanları gördünüz mü?
- Nefesiniz kesildiğinde nefesinize karşı durabildiniz mi?
- Hakikatin meydana çıktığını gördüğünüz vakit o hakikate isyan ettiniz mi?
- Ve bir köşeye çekilip ölmeyi dilediniz mi?
- Siz kendinizi bir pencereden izlediniz mi? Var olmayı sayıklarken yok oldunuz mu?
Bir çocuk düşünün yarıda kesilmiş çocukluğu kendini bilen ve susturulan gençliği ve yaşamak bahanesiyle sürekli geçirdiği zamanı ve olmaya yemin etmiş vaziyette sürüklenisi…
Can bulmak isterken canını verişi. Hep üçüncü şahıs takılışı…
Gözlerindeki damlaları silmeyip o damlaların satırlarla buluşması. Ve kâğıdın ıslanıp üzerine yazılamaması.
Yolum uzadı ve yolum çoğaldı iki hissem vardı bana kalan ve o hisseler bir cüssemle yoğruldu. Nefesim açlık yerine haykırış koktu ve satırlarım hayatımda can bulup cananına koştu.
Bir pencerede olanları izlemek yerine olanları oldurmamaya gayret etti kimi zaman. Bir ölünün elini öpüp vedalaştı kimi zaman anıları unutmamak için gayret etti.
Yazılarını yazdı ölüme hazırlandı, bu dünyada olmasa bile öbür dünyada buluşmaya dua eyledi ve cenazesinin başında bir kitap belirdi o kitabın arkasını okuyanlar ise hep bir nazar eyledi…
İKİ HİSSE BİR CÜSSE
Vedaların anılmak istemediği zamanında, bir umudun çıktısını izlediği sonbaharda, hüzünlerin hasret ile karışıp firakı yâd ettiği zaman, yolculuklar akın akın yollara döküldüğü zaman, yollardan bıkkınlık gelip gurbetten sıkılmak akıldan geçmediği zaman, bir bebek ağıtı gibi ne dediğini bilmeyen ben, yollardan sıkılmayıp gurbet türküsü çağıran sen.
Ağzını açmış karşıdan avaz avaz bakan gençlik, çöktüm çökeceğim hesabı yapan yalnızlık bekliyor ahu gözlerde. Ahu gözlerden buğulu pencerelere selam olsun.
Ne dediği delil, ne anladığı kitaplar olsun. Ömrünü bir şiir gibi yaşayıp, o şiiri de birine avare yaver eylendi. Satırlar göç edip gidenler için satırlar hasret koktu, bilmem kaç yıldır hüzün kokan mabette.
Satırlar ilk gülkurusu ile yetinirken, rızka isyan edip ömre dadandı. Ömür kendini satırlara adarken yalnızlık gönle peydahlandı.
Gönüller ayrı tıpkı zihinler gibi ama tek mabette hemhalız birbirimize ihanet edip o mabede ihanet etme, her şeyi yap mabedi yıkma… Selametler birliklerin niyazında, gözlerin en hassas ferinde saklı ve sen ey İki Hisse Bir Cüsse sakın unutma. Her şeyi unut, bu satırları unutma…