İhtiyar adam, belediye çöpçüsünün sebep olduğu bir süpürge fırçasından çıkan tozların eşliğinde, henüz kepenklerini yeni kaldırmış pastanenin televizyonuna doğru seyre dalmıştı.
Diğer ihtiyarların vaktini geçirdiği köşe kahvehanesi henüz açılmamıştı. Sessiz ihtiyarın cebinde tıngır mıngır sallanan madeni paraların birbirine doğru oluşturduğu çarpışma sesi henüz yeni sona ermişti. Cüzdana sığmayan, cebi delen ve cebin delinmemesi için ay başına kadar mücadele gerektiren şu bozuk paralar…
Küçük adımlar, duraklamaktan vazgeçip büyük bir cesaretle durma sürecine geçmişti. Durmak ya da harekete geçmenin vicdansız eklem ağrılarına karşı büyük bir isyan hareketi olduğunu diğer ihtiyarlar, gereğinden fazla kilolu olanlar ya da sıskalıktan dolayı uzuvlarına hakim olamayan kimseler de çok iyi bilirlerdi. Durmak ya da harekete geçmek cesaret isterdi onlar için…
Televizyonda sabah haberlerinden çıkan neşeli haber müzikleri sona erip reklama giriş yapmadan önce İstanbul silüetinin paylaşıldığı güzel temalı görseller başladığında ciddiyetini kaybetmişti bizim ihtiyar. Diğer taraftan köşe kahvehanesinin kepenk sesleri büyük bir hareket sertliğiyle açılıyordu. Gürültü kirliliğinin en tatlı hali olsa gerekti… Bir nostalji çığlığı, esnafın besmelesi ve olası ilk siftah heyecanının çocuksu haykırışı gibi bir sesti bu ses… Büyük şehirlerin hanlarında ya da pasajlarında daha ayrı bir tat verirdi bu gürültü kirliliği. Sabahları bereket beklentisi, akşamları ise bir an önce eve gitme gerekliliğinin anonsu gibiydi…
Genç ihtiyar, müptelası olduğu köşe kahvehanesine giriş yaptı. Kahvehane sahibinin çay demleme girişimine başlamasını beklemeden bir bardak çay istedi ve gerisini koyuverdi. Kahvehanecinin bu talebe karşı ihtiyatlı bir halde aldırış etmemesi gözden kaçmadı. Genç ihtiyar, kendisine en yakın bulduğu ve huzuru aradığı iskemleye oturduğunda eklem ağrılarına karşı bir zafer kazanmış kadar rahatlamıştı. En azından oturduğu sürece bu durum böyleydi. Cebinden çıkardığı madeni paraları masaya dizmeye başladığında, gençliğinde kendisini baştan çıkaran kadınların sayısını sayıyor gibi heyecanlıydı. Kadınların her yaştaki insanı heyecanlandırdığı aşikâr bir gerçekti. Mevzu bahis duygusal bir geçmişti.
Bahislere kafa tutan bir ömür, aldanışların tecrübe olarak varsayıldığı yaşanan mütevazı gelecek ile birlikte, ömür törpüsünün işlevini bitirerek kendisini emekliye ayırdığı şu günlerde dudak ıslaklığı yaratan genç kadınların şimdilerde nerelerde olduğunu düşünmek… Tutkulu bir şekilde maziye dalmanın en keyifli haliydi… Ruh, özgürlüğünü o dakikalarda daha net bir şekilde kendisini ortaya koymaktaydı.
İhtiyar beden doğaya karşı zaferini kaybetse de; ruh önce gençleşiyor, ardından da çocuksulaşıyordu… Şimdi ise, sıra çayı yudumlarken yakılan sigaranın tesadüfi seyahatini konu edinmeye gelmişti…