İftara geç kalmayın! ”Seni doğuracağıma taş doğursaydım!” Doğduğum için özür dilerim anne.
Benimle imtihan olacağınızı bilmeden dünyaya geldiğim için özür dilerim baba.
Evler, arabalar almanızı sağlayacak paraları ilaçlarıma, bezlerime, mamalarıma kısacası büyümem gereken ihtiyaçlarıma verdirmek zorunda kaldığım için özür dilerim.
Ben böyle olmak istemedim.
Ben böyle doğmak istemedim.
Ben doğmak istemedim.
Ben istemedim.
İstemedim…
Sizi hep çok sevdim. Hep sevmeye devam edeceğim. Kızsam da, darılsam da en zor zamanlarınızda ellerinizden tutacağım.
Size küstüm çünkü hiçbir zaman kendimi savunmama izin vermeden yargıladınız.
Size küstüm çünkü haklı olduğuma hiçbir zaman inanmadınız.
Size küstüm çünkü bana inanmayanların arasında sizde vardınız.
Gereksiz olan bütün konularda yanımda oldunuz ama önemli konularda beni yalnız bıraktınız. Geriye dönüp baktığımda arkamda kim var diye kimseyi göremedim ben. Hani aydınlık gelecek biz beraberken gelecekti? Tek başınayım. Hem iç hem dış savaşlarımı tek başıma veriyorum. Hatalarımla neden sevmediniz beni?
- Neden anne?
- Neden baba?
- Ben bu hayatta en çok sizi sevdim bir de kardeşimi…
- Neden hata yaptığım anda beni yargılıyorsunuz?
- Yargılayıp, cezamı kesiyorsunuz?
- Taştan ağır cümlelerinizi savururken hiç dönüp baktınız mı ruhumda oluşan yaralara?
- Aynı sofraya bile oturmaz oldum artık. Hiç sorguladınız mı kendinizi?
- Neden tüm günahların cezasını bana yüklüyorsunuz? Her anlamda hasta olmam bile bir suçmuş gibi yargılarken beni hiç düşünüyor musunuz?
Düşünmüyorsunuz…
Düşünmüyorsunuz çünkü siz anne ve babasınız daima haklısınız.
Düşünmüyorsunuz çünkü siz anne ve babasınız, benim ise size hatalarınızı söylemek gibi bir durum söz konusu bile olamaz.
Yoruldum anne…
Yoruldum baba…
Babasının prensesi olan kızlar gibi büyüyemedim ki ben. Her savaşla tek başıma mücadele ettim. Bazen oldu ki ağlamaya bile hakkım olmadı. Düştüm, elimden tutup ayağa kaldırmadınız. Tek başına kalktım ama artık…
- Ama artık…
- Yoruldum anne…
- Yoruldum baba…
Beni daha siz dinlemiyorken başkalarının dinlemesini, anlamasını bekliyorum.
Benim daha evde kendimi konuşarak savunmaya hakkım yokken dışarıdaki insanlara kendimi savunmaya çalışıyorum.
Bana daha siz inanmıyorken başkalarının inanmasını bekliyorum.
Beni daha siz hatalarımla sevemiyorsunuz ama bir başkasından beni hatalarımla kabul etmesini bekliyorum.
Ne kadar aptalım değil mi anne?
Sen gençliğinde hiçbir erkeğe gönlünü kaptırmadığın ve bunu dile getirmediğin için benim âşık olmaya hakkım yok.
Sen daha babama bir kere seni seviyorum dememişken benim sevgimi söylemeye hakkım yok.
Aaa bu anlattıklarım aile içinde kalması gerekirdi değil mi? Bütün sırrı bozdum ya. Başkalarının çocukları bunu yapmazdı. Teyzemin, halalarımın, amcalarımın, dayılarımın çocukları benim gibi işe yaramazları ceplerinden çıkartılar değil mi?
Sahi anne bir şey soracağım sana, sen hiç başkalarının çocuklarına bakmak yerine bana doğru dürüst baktın mı?
- Hiç gördün mü verdiğim mücadeleyi?
- Hiç gördün mü savaşlarda kazandığım zaferlerimi?
- Hiç içinden gelerek tebrik ettin mi beni?
Ahmet Kaya’nın dediği gibi; soğuk odalarda “Penceresiz kaldım anne.” Bir uçurtmam bile olmadı ama hayallerimdeki uçurtmam tellere takıldı. Bir bisiklet süremedim, hani benim hastane köşelerinde olmamam gereken çocukluğum nerede anne? O bahsettiğin kişilerin çocukları, çocukluklarını doyasıya yaşarken benim giden çocukluğumu gördün mü anne? Görmedin.
Baba?
Benden hayır gelmez değil mi? Ben çok asiyim. Kendi kişisel özgürlüğümü korumak adına koyduğum kurallar yüzünden sülalenin yüz karası ilan ettin ya beni, sormak istiyorum sana sen hiç benim yaptıklarımı yapmadın mı? Yaptın. Hem de fazlasını yaptın. Sen ailene karşı hayırsız mı oldun peki? Hayır. Neden sülalenin yüz karası oldum? Ayaklarım sakatken ayaklarımdan öpüp “benim kızım yürüyecek” diyen adam neden şimdi elimden tutmuyor. Neden elimden tutmuyor beraber yürümek için?
Siz benim yanımda değil karşımda olduğunuz müddetçe nasıl geleyim sizinle?
Anne… Baba…
Bana verdiğiniz kimlik bile bana ait değil. Resmi olarak varlığımı kabul ettiren kimliğimde sizin, benim olmamı istediğiniz kişi var ama ben, o kişi değilim. O kimlik siz istiyorsunuz diye var ama ben, kendim için yaşıyorum ve kendi isteklerime göre ilerliyorum. Pişman olacağım tercihler de yaptım ancak bu şekilde gerçek kimliğimi buldum. Ne olur bırakın gerçek kimliğimle yaşayayım. Bu bilinmezlik isimli soğuk odada daha da çok hastalanıyorum. Bunu bana yapmayın artık ne olur.
Kararımı verdim.
Siz başkalarının çocuklarından gözünüzü çevirip tam olarak bana baktığınızda, sizin verdiğiniz kimliği değil kendi kimliğimi kabul edene kadar size karşı susma orucu başlatıyorum. Ne olur ezanı vaktinde duyun ve iftarı kaçırmayın olur mu?