Merhaba sevgili yol arkadaşlarım, nasılsınız uzun bir aradan sonra beraberiz.. Bugün size bildiğimizi sandığımız aslında maalesef toplumca hala tam olarak oturmayan bir kavramdan bahsedeceğim….. Hoşgörü…… Haydi başlayalım…!!!!
Hoşgörü, aslında içi dolu bir kavram olmakla beraber insanlar içini boşaltmışlar… Günümüzde kimse kendine bakmıyor maalesef.. Önyargı duvarlarıyla örülmüş hayatlar ve hep yargılarla dolu insanlar….
Aslında biz neyiz aslında bu soruyu sormamız gerekiyor…. Kendi öz eleştirimizi yapabiliyor muyuz? Ya da kendimizi ne kadar dinliyoruz yada ne kadar başkasına bakmadan önce kendimize bakabiliyoruz??
Bunlara cevap bulmadan, kendimize bakmadan, başkasını eleştirmekten, başkasını yargılamakta ve suçlamakta hak buluyoruz… Kendimizi hem yargıç, hem savcı, hem hem cumhur başkanı, din görevlisi vs sayıyoruz….. Biz ne yapıyoruz Allah aşkına!! …
Önceden hoşgörülü olduğumu düşünüyordum. Ama bazı şeyleri idrak edince, gerçekten hoşgörünün bambaşka birşey olduğunu keşfettim.
Allah’ın yarattığı her kul, her yaratılan, Allah öyle yarattığı için öyledir. Bunu bir idrak etsek… Yaratılan iyi yada kötü ne varsa şu alemde Allah’ın esmalarının tecellisiyle oluşmuştur. Yani şöyle ki, her şeyde yaratılan her beşerde veya eşyada Allah’ın o güzel isimleri vardır.. O yüzden insanları veya eşyayı yargılamak, önyargı göstermek, kötü eleştirmek haddimiz değildir. Allaha isyan etmektir. Bunu düşünmek lazım.. Bunu uzun uzun düşünmek GEREKİR…
Bütün insanları ve eşyayı yaratılandan ötürü gene de sevmek, kötü insanın bile iyiliğini istemek gerekir. Tabiki bu çok zordur. Ama imkansız DEĞİLDİR. İşte bu gerçek HOŞGÖRÜDÜR. Çok kıymetli hocam şöyle derdi.. Derdiniz zalimle değil ZULÜMLE olmalıdır.. Bizim işimiz, asla kişilerle değildir… Eğer kişilere takılırsak asla ilerleyemeyiz. O yüzden yaratılan her şeyi olduğu gibi kabul etmek gerekiyor. Şaki olan şaki doğar, (kötü) said olan said DOĞAR. (İyi) Yani kötüye de iyiye de Rabbim karar verir.
İşte gerçek hoşgörü budur….. Ve bu tabi ki kolay değildir..
Size hoşgörüyle ilgili Mevlana’dan bir hikaye anlatacağım. :
Bir gün Aladdin Veled, Mevlana ‘nın oğlu, peşindeki düşmanlardan kaçıp dergaha sığınır. Babasına” beni sakla baba peşimdeler “der. Mevlana gülümser. Sonrada Aladdin Veled :” baba düşmanlarıma ne yapabilirim “der.. Mevlana ise şöyle der: “Onlar için bol bol dua et ki, Allah onları affetsin” der.. İşte gerçek hoşgörü budur…
Son olarak toparlayacak olursak hoşgörü, sadece bize uygun gelen bizim kafamıza yatan olaylara ve insanlara tahammül etmek değildir… Bize uymayan, farklı düşüncelerde olan, farklı hislerde, farklı din, mezhep veya görüşlerde olanlara sabretmek ve tahammül etmektir.. Herkes kendine benzeyeni hoş görür, önemli olan farklı olanı hoş görmektir…. İnsanlar kendinde bulamadıkları şeyler yüzünden başkasını hoş görmezler. Aslında eleştiri gizli bir hayranlıktır…. Biz gerçekten ne kadar hoş görüyoruz düşünelim.. Siz hoş görecek kadar cesaretli misiniz?… Görüşmek üzere yol arkadaşlarım… Eyvallah su gibi olun, size Cemil Meriç’ in sözüyle veda ediyorum:
“EN büyük ihtiyacımız hoşgörü
En büyük düşmanımız önyargıdır “……
Cemil MERİÇ