Hiç düşündün mü? Kayıp giden ömrün bir gün toprakta biteceğini? Bir akşam yemek yerken, bir akşam toprak altında filizleneceğini hiç düşündün mü?
Bir bütünsel kaygının içerisine düşmüş, sonbahar hiç bu kadar soğuk değildi diyordu. Kayıplar, insanların o derin acılarını bir araya getirip acı üstünde acı getirmiyor mu? Sol köşesinde kaybetmişliğin o acısını hisseden insan, hangi acı daha fazla ağır gelir ki? Toprak üstüne çiçek ekip, o çiçeği büyüten insan, toprak altında sevdiğini nasıl koyar ki?
Hiç düşündünüz mü? Kayıp giden ömrün bir gün toprakta biteceğini? Bir akşam yemek yerken, bir akşam toprak altında filizleneceğini hiç düşündün mü? Ya da sevdiklerine seni ne çabuk unutacağını? Son zamanlar da mezarlıklara gittiniz mi hiç? Nice mülk, makam ve mevki sahibi insanların sevdikleri tarafından unutulduğuna hiç şahit oldunuz mu?
Ya da hastane odasında şifa bekleyen bir hastaya refakatçi oldunuz mu? Soğuk, makinelerin o sesi ile yoğun bakımda beklediniz mi? Çaresiz kalmış bir doktorun “Başınız sağ olsun” haberini aldınız mı? Kaybetmişliğin o acısını derinler de hissettiniz mi?
Morg önünde beklediniz misal? Soğuk, buz tutmuş o yüze son kez baktınız mı? Ya da bir ölüm kağıdına öldüğünü tasdiklediğinize dair imza attınız mı? Etrafa bakıp çaresiz insanları görüp, gönül gözünden akan o yaşı gördünüz mü?
Ya da bir cenaze evine gittiniz mi? Sevdiklerini kaybeden o insanların, yüreğindeki o derin acıyı hissedebildiniz mi? Dökülüp giden gözyaşının verdiği o acıyı ve kederi yüreğinizin o kaybetmiş derinliklerinde hissedebildiniz mi?
Büyük üstat Neşet Ertaş bir türküsünde bağrı yanık şöyle diyor:
“Sen beni gönlümce mutlu mu sandın?
Ömrümü boş yere çalan dünyada”
Yanlış tercihler (insanlar),
Yanlış kelimeler ( insanlar),
Yanlış düşünceler (insanlar),
Ömrümüzden boş yere giden bir ayrıntıdır.
Ömür ve hayat bizimdir, boşa akıp gitmesin…
“Sana secdesiz namazı
Kısmet olan kılar bir gün”…