Her şey olurken hiçbir şey olmuyor gibi.. Sanki dert ve şikâyet geçirmemek üzere ayarlanmış kulakları olduğunu düşündürüyorlar bize. Adeta en basit düğümleri bile çözmenin bir yolu olduğunu düşünemeyen zihinlere sahipmiş gibi davranıyorlar. Kısa tabiriyle görmüyor ve duymuyorlar yani. Üstüne üstlük sütten çıkmış ak kaşığı icat edenin de kendileri olduğuna inanmamızı bekliyorlar.
Doya doya nefes alabilmek için, uzun uzun nefesimizi tutmamızı istiyorlar bizden. Doğruyu ve yanlışı ayırma yeteneğimizin olmadığına ikna etmeye çalışıyorlar bizi. Bu yeteneğin yalnız kendilerinde bulunabileceğine dair kuşku duymamamızı bekliyorlar. Rüya aleminde yaşayan zihinlerin, çağın gereklerini yansıtan çağdaş zihinlerden daha aydınlık olduğu gibi absürt bir meselede ortaklaşmamızı, hiç yoktan bunun ancak böyle olabileceği kanısında şüpheye düşmemizi istiyorlar bizden ve en çok umut ettikleri bu absürtlük uğruna yok ediyorlar tüm akılcı eğitimimizi.
Fakat gelin görün ki, kapılarını çalmamızı ve sesimizi duyurmamızı engelleme amacı güden bütün bu olumsuz iletilere rağmen, yine de her şeyi bilmenin kendilerine mahsus, her şeyi görmenin kendi gözlerine mahsus olduğunu düşünmemizi umuyorlar bir şaka gibi.
Bütün bunları yapabilmek için özgür bilincimizi yok etmeye niyet etmiş herkese müsaade ve imkân sunuyorlar, bütün bunları yapabilmek için tıpkı bir kurtçuğun elmayı yiyişindeki titizlikle kazıyorlar bütün vicdani ve sistemsel değerlerimizin altını. Zihinlerimize pompalanan çamur yığınlarının kaynağını ve sistemini kurmak ve de yaratmak için harcıyorlar bize ait olan bütün imkanları. Sistemin tüm kılcal damarlarına bir hastalık gibi yayılmış olan çürümüşlüğün varlığına ikna olmak istemiyorlar, çünkü güçlü kalmalarını sağlayan şeyin bu çürümüşlük olabileceğinde ikna olmuş duruma geldikleri bir noktadalar.
Bütün bunların gerçekte olabilirliğine dair kanıt mı arıyorsun hala! Hala kanıt arıyorsan eğer zihnin ve vicdanın, toplumumuzdaki en dipten başlayıp en üst kademesine doğru çılgınca fırlayan yozlaşmayı hissedemeyecek kadar bu algısal tuzağa saplanmış demektir. Gözlerin, her gün ayyuka çıkan kepazelikleri göremeyecek kadar kaba bir perdeyle kaplanmış demektir. Zihninin tam ortasındaki meydana yozlaşma putu dikilmediyse eğer, anlayabilmen gerekir söylenenlerle dışarıda birebir yaşadığın hayat arasındaki o derin uyuşmazlığı.
Sen ey sade vatandaş yorgunsun. Yorgunsun fakat doğru kararlar vermek için pek de bir enerji istemeyen düşünme eylemini gerçekleştiremeyecek kadar da tembel olduğun için kabahatlisin.