Bir sahil düşünüyorum boylu boyunca. Takatsiz iki ayak ve hayata bezginliğini ilan etmiş bir gövdeyle oturmuşum düz bir taşa, kapatmışım gözlerimi her neyse.
Atmışım kendimi gökyüzünün dingin kollarına. En son ihanetin kollarında bulmuştum kendimi. Tüm iyimserliklerimi, iyi birileri sandıkların öldürmüştü. Her neyse içimde uğultulu dünler ve buğulu yarınlar olmadan, rüzgara bırakmışım ruhumu. İçimi boşluğa bırakmakla, kendimi boşluktan atmak arasında gidip geliyorum. Uçurumun kenarında kaç el değmişti sırtıma sayısını unuttum. Neyse yanı başımda uçuşan martıların efkârlı seslerini dinliyorum. Yalan olmasın otuz küsurlu yaşımdayım. Annem babam gün ay, yıl bilmez. Onlara göre hasat zamanı doğmuşum. Her neyse, bir mevta gibi yummuşum gözlerimi kayaya oturmuş bir bedenle.
Yalan olmasın hastalığımdan dolayı epey kiloluyum. Bunu kusursuz gördüğüm sevgilimin bu yüzden ayrıldığını öğrendiğimde daha da netleşti zihnim. Her neyse, boğazım kuru bir şekilde açıyorum gözlerimi. Su almak için elimi cebime atıyorum. Deliksiz cebimde metelik kalmamış. Son paramı en yakın dostumun bana ihaneti için harcamış olduğumu unutmuşum. Neyse kapatayım tekrar gözlerimi. Düşünmek istemiyorum, Azrail’le alay eder gibi, her gün ölüp ölüp dirildiğimi. Bilmek istemiyorum, bir yarin hiç yere terk ettiğini, öğrenmek istemiyorum, kimin beni ne kadar sevdiğini. Kime kırıldığımı, kime gücendiğimi anlamasını beklemiyorum. Her merhemin, her yaraya iyi gelmediğini, her gidenin kalandan daha çok rağbet gördüğü bu devirde umarsız bir cahil olmak istiyorum. Ben gözlerimi kapatmak istiyorum. Ben atlamak istiyorum sonsuzluğa, ya boşluğa.
İnsan, insanın hayal kırıklığıdır. Sevincinden çok hüznüdür. Mutluluğundan çok mutsuzluğu. İnsan insanın imtihanıdır.