Geçmişten günümüze uzanan tarihi ve kültürel miraslarımızın beşiğidir Anadolu. Merhamet ve vicdanın sesinin en yüksek duyulduğu coğrafyadır.
Acıların bedene yoklukların yüreğe demlenip sessiz çığlıkların derinde izler bıraktığı topraklardır. Katıksız aş gibi saf ve yalındır. Metropol şehirlerin hızından uzak, takvim yapraklarının gündeliğinde yaşanılan hayatlardır.
Emek kavramının tan vaktiyle buluşup dirhem dirhem kazınan toprağın gün batımına kavuşumudur. Alın terinin su olup aktığı, uçsuz bucaksız bozkırların başağa durduğu, nasır tutan ellerin toprağa değdiği yerdir Anadolu.
Ekmeğini aşını bölüşüp kadim dostlukların ağırlığı taşınır gönül heybelerinde. Dağlar ovalar seyran edilir. Coşkun derelerin sesine eşlik eder keklikler. Dile gelmeyen hasretin özlemin gurbetin dili olur türküler.
- Hangimiz doğduğu topraklara kök sallamadan yeşerebilir ki?
- Geçmişin dokusunu yaşamadan yeni nesillere inşa edebilir?
Anadolu’nun sesini dinlemeli dinletmeli. Tevazu, hoşgörü, merhameti nakış nakış işlemeli değerlerini bırakmalı nesilden nesile.
Hepimiz bir Anadolu değil miyiz aslında. Farklı toprakların bağrından kopup gelsek de büyük metropollere içimizde yaşattığımız Anadolu’nun dili hep ortak. Acılar özlemler bizi biz yapan toplumsal değerler…
Zaman bir nehir misali akıp gider büyük kentlerde. Farkına varamadan yaş alıp yaşlanırız. Yüze düşen çizgiler yavaş yavaş bırakır bedene ağırlığını fark ettirmeden. Tam da bu noktada İnsan ruhuna en güzel terapidir doğduğu toprakların huzuru. Uzak diyarlarda yüreğimizdeki gurbetin acısına merhemdir Anadolu.
Bacası tüten bir ev, Fırından çıkan tazecik bir köy ekmeğinin sıcaklığı Kapının eşiğinde sizi bekleyen koca çınarların varlığı Hayata en büyük zenginliktir Yaşamak için bir nefestir Anadolu
Anadolu’nun samimiyetini sıcaklığını saflığını her daim içinizde yaşatmanız dileğiyle…