Kış rüzgarının kokundan bir tutam çalmasını ve bana getirerek sana olan hasretimi şerbetlemesini bekliyorum.
Şerbetlendikçe deli bir serseriye dönüşüyor ruhum. Seni bana hatırlatan her şey için iş birliği yapabilecek vaziyetteyim. Sessizliğin içerisinde görev yapan akıllı bir dedektif kadar tedbirli ve kuşkuluyum. Bir dilenci kadar ise ürkek durumda olabilirim. Kara kışın bitmesini bekliyorum. Mevsimlerden bahar yeniden doğduğunda yepyeni bir hasat zamanı gelecektir eminim. Sende çiçekler açacaksın diğerleri gibi. Sonra meyve dökecek dalların. Ben ise, senin serkeş köklerini besleyen toprak anadan bir parça olabilmek adına sonsuz bir zamana hazırlıyorum kendimi.
Saatin kaç olduğuna aldırış etmiyor ideallerim. Hayat kaçıp gidiyor ellerimden. Ben ise, o hafi köşelerde harcadığımız öpüşmelerin hayaliyle nefes alıyorum. Seninle yalnız olmak kadar, sensiz yalnız olmanın ve anılarda yaşamanın tadını çıkarıyorum. Gizemli bir limanda kimsenin bilemeyeceği şekilde kötümser ve umut dolu hallerdeyim. Umutlarla karamsarlığı bir arada yaşayabilmenin şaşkın bir telaşı içerisindeyim.
Rol yapmayı iyi bir tiyatrocu kadar güzel öğrendim diyebilirim. Bilinmeyen şehirlerde bizi hatırlamayan insanların imrenen bakışları haricinde başka bir tanık yok. Yine her zamanki kaygılarım… Elimdeki biletin zamanı ve beni nereye götüreceği belli değil. Öfkeyle makyajlanmış suretini hayal edebiliyorum şimdiden. Ben, yine ısrarla gülümsüyorum. Herhangi bir zamandaki yolculuğumu bekliyorum.
Ve lodos başladı birden. karamsarlıkla ümitler hafi düşüncelerde soluk alabiliyor yeniden…