O peygamber ki, biz şimdi bolluk içinde oruç tutarken o, bir hurmayla tutmuştur. Evindeki bir lokmayı bölüşmüş, yüce gönüllerin sultanıdır…
Herkese merhaba sevgili yol arkadaşlarım, bugün günlerden en kutlu gün. Bugün yüce ve hoşgörü makamı olan, peygamber efendimizin doğum günü…. Doğum günün kutlu olsun Ya Muhammed! ..(sav)
Size, bugün onu anlatmaya çalışacağım naçizane.. Anlatmakla olmaz tabii, kelimeler kifayetsiz kalır, onu yaşamak ve anlamak, onun ahlakını ve edebini, yaşam tarzını hayatımıza geçirmekle olur…Haydi! O güzel Sultanı anlatmaya başlayalım….
Bugün, hicri olarak 11 rebiyülevvel ayının 1443 senesi…. O güzel cemal yüzlü, güzel huylu sevgilinin doğum günü….
Ne kutlu gündür bugün, dualar ona, salavatlar ona ve ibadetler onadır. O, Tüm kainatın yaratılış sebebidir . Allah’ın tüm zati ve subiti sıfatlarını kendinde zuhur edendir. O ki, dünya onun için yaratılmış, cennet ve cehennem onun için vardır. Allah’ın en güzel isimlerini (cemal ve Celal) tüm benliğinde tecelli edendir. O ki, rahmaniyeti ve ahadiyeti, nübüvvet ve ubivvet makamlarını halleriyle gösteren Allah’ın sevgilisidir…..
O, Muhammedin ül Emin’dir. Emin olunan, asla yalan söylemeyen. Güvenilirdir. O, düşmanına bile dua eden, onun iyiliğini isteyen, asla ağzından kötü bir kelam çıkmayan, Muhammed Mustafa (sav)dir.
Savaşta bile ibadetlerini yapmaya çalışan, fakiri fukarayı gözeten ve bize komşu hakkını, kul hakkını öğreten, o güzel peygamberdir. Yeryüzündeki son ve tek dinin peygamberi, Hak dinin peygamberi, Hz. Muhammed…
O peygamber ki, biz şimdi bolluk içinde oruç tutarken o, bir hurmayla tutmuştur. Evindeki bir lokmayı bölüşmüş, yüce gönüllü bir sultandır… Bir şey anlatırken bile tatlı dili, espri anlayışı ve nüktedanlığıyla zorlamadan anlatan, ve bu yüzden gönüllerde taht kuran, sultanların sultanı, asrın güneşi Hz. Muhammed Mustafa’dır. (sav)
Herkese adaletli, sevgi ve hoşgörü timsali, kimsenin hakkını yemeyen, dürüst, çalışkan Ya Muhammed…
Yürüdüğü yoldan geçerken arkasında mis gibi misk ve amber kokusu bırakan, baktıkça kendine baktıran, kumral dalgalı saçlarıyla ışık saçan, ela gözleriyle, uzun boyu heybetiyle o yürüdüğü yola kurban olduğum gönüllerin sultanı….. Ey dinleyin canlar öle bir heybetti ki, boyu çok uzun olmamasına rağmen yanında herkes kısa kalırdı….
O susmaları manalı, konuşmaları anlamlı olan… O insan-i kamilin en son basamağı… O sultanlar sultanı, Allah aşkının en güzel tecellisi….. O ki, Allah’ın bütün esmalarını taşıyan güzel sevgili…..
O bizim sevgili peygamberimiz, dualardan, zikirlerden eksik etmediğimiz… Kadınlara değer veren, onları toplumda saygın hale getirmeye çalışan, ve kibir, ego gibi şeytani huylardan uzak duran….Onda olan peygamberlik makamına asla güvenmeyen ve hep tövbe eden güzel peygamberdir. Size bununla ilgili bir hikaye anlatacağım..
Resulullah (s.a.v)’ın Ağlaması: Resulullah (s.a.v) Ümmi Seleme’nin evinde bulunduğu bir gece yarısı uykudan kalkıp evin karanlık bir köşesinde dua ve ağlamakla (Allah’a yalvarıp yakarmakla) meşgul oldu. Ümmi Seleme, Resulullah (s.a.v)’ı yatağında görmeyince, kalkıp onu aramaya koyuldu. Bir de baktı ki Resulullah (s.a.v), evin karanlık bir köşesinde durup ellerini göğe kaldırmış, ağlayarak Allah’a şöyle yalvarıp yakarıyor: “Allah’ım! Bağışladığın nimetleri benden esirgeme. Beni, düşmanların gülüş vesilesi kılma, kıskançları bana musallat etme.Allah’ım! Beni kurtardığın kötülük ve çirkinliklere geri çevirme. Allah’ım! Beni hiçbir zaman ve hiçbir an kendi başıma bırakma; kendin beni her şeyden ve her afetten koru. ”Ümmi Seleme Resulullah (s.a.v)’ın bu durumunu görünce, ağlayarak kendi yerine döner.
Resulullah (s.a.v) Ümmi Seleme’nin ağlama sesini duyunca, ona doğru gidip ağlamasının sebebini sorur. Ümmi Seleme: “Ya Resulullah! Senin ağlaman beni ağlattı. Sen neden ağlıyorsun? Siz Allah katında olan onca büyük makam ve yakınlığınıza ve Allah’ın geçmiş ve gelecek bütün kusurlarınızı affetmesine rağmen Allah’tan böyle korkuyor, sizi düşmanların gülüş vesilesi kılmamasını, kurtardığı kötülük ve çirkinliklere geri çevirmemesini, bir an bile kendi başınıza bırakmamasını istiyorsunuz, o halde vay bizim halimize!” der. Resulullah (s.a.v) ona cevabında: “Nasıl korkmayayım, nasıl ağlamayayım, nasıl kendi akıbetimden endişelenmeyeyim, nasıl kendi makam ve mevkiime güveneyim! Oysa ki Allah Teala, Hz. Yunus’u bir an kendi haline bıraktı ve onun başına, gelmemesi gereken şeyler geldi!” buyurdu.
İşte o böyle güzel bir peygamberdir. Asla kibre düşmeyen, olduğu makamı ki, dünya içinde bir makamı vardı. Devlet başkanıydı.. Ama hiç bir zaman enaniyet göstermemiş, mütevazi tavrıyla herkesi kendine hayran bırakmıştır.
O, sabır peygamberidir. Sıkıntıların, zorlukların ve dertlerin Allah’tan geldiğini ve Allah’ın en doğruyu bildiğini bilir. Bütün hayatı boyunca bunu öğretmek için yaşamıştır. O, Muhammed Mustafa’dır. (sav) Yaratılanların en güzeli, en iyi huylusu, en şefkatlisi… Bir kere sinirlenmiştir hayatında. O zamanda, alnında ortadaki bir damar çıkar ve şişer. O hep tebessüm eder, latife yapar. Hiç kimseyi kırmaz. Asla hak yemez.. Yemeği 2 öğün yer. Suyu oturarak 3 yudumda içer.. Sofrasından sirke ve zeytini eksik etmez. Cennet meyveleri olduğu için onları yerdi. O öle güzel peygamberdi ki, önce ümmetine dua eder, kendine en son dilerdi…
Bugün onun, Allah’ın sevgilisinin doğum günü….. Onu bilmekten yada inanmaktan çok, onu anlamalıyız. Onu okumak, bilmek ve anlamak en son ise, idrak etmek gerekiyor… Bütün hayat tarzını, anlayışını, bakış açısını ve düşüncesini, gündelik hayatımıza geçirebilmek lazımdır. Asıl önemli olan, onu anlayarak yaşatabilmektir. Asıl zor olan, böyle bir hayatta onun öğretilerini uygulayabilmektir. Hz. Muhammed Mustafa (sav) bize ve bu aleme en güzel armağandır. Selam sana Ya Muhammed! , Selam sana Ya Muhammed! ..
Aşkla, duayla, sevgiyle kalın, su gibi olun. Mevlid kandilimiz mübarek olsun….. Eyvallah dostlar…..