Bugün sizlere okumaktan bahsedeceğim.. Gerçek okumaktan… Evreni, doğanın bize verdiği mesajları, yaratılan güzelliği okumak.
Herkese merhaba yol arkadaşlarım, kısa bir aradan sonra tekrar beraberiz.
Bugünkü konumuza Yunus Emre’ den bir sözle başlamak isterim… “İlim ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir, sen kendini bilmezsen bu nice okumaktır”
Evet Yunus ne güzel demiş, istediğin kadar ilim al, oku ama kendini bilmedikten, edepten yoksun olduktan sonra okumanın da bir manası yok, iliminde…yaşamanın da…
Bugün sizlere okumaktan bahsedeceğim.. Gerçek okumaktan… Evreni, doğanın bize verdiği mesajları, yaratılan güzelliği okumak, yaratılanda Allahın tecellisini okumak…. Gerçek okumak nasıl olmalı, kitap fetişistliği nedir, kuranda okumanın gerçek manası vs
Ve size kitap isimleri de önereceğim.
Haydi başlayalım..
Kuranda ilk emir “OKU” dur. Bu emirdeki fazilet ise tartışılamaz çok büyük.. Mucizevi bir ayettir. O zamana kadar peygamberimiz okuma yazma bilmemesine rağmen mucizevi bir şekilde okumaya başlamıştır.
Evet bu ayetin zahiri açıklaması bu olsa da batinisinde ise, “okumak” derken evreni, doğayı, eşyayı ve her mahlukatı incele, anla, idrak et ve onlarda bulunan Allah’ın esma ve sıfatlarının tecellisini idrak ederek, Allah’ın adıyla oku demek istemektedir. ‘Gerçekten okumak’ her şeyde, her varlıkta Allah’ın güzelliklerinin zuhur etmesi ve biz beşeri olanların bunu fark ederek idrak etmesidir.
Gerçekten kuranda da oku ayetinin anlamı budur.
Biz etrafımızdaki çoğu güzelliği, yaratılanı hor görür, kıymet vermeyiz. Ama gerçekten okuyan salik yani yolcu bunu fark eder ve ona göre ibadet ve zikirle dua eder. Yaratılan her şeye razı olur. Teslimiyet yaşar, şükreder.
Şimdi diyorsunuz ki ;ne evreni, okuması biz kitap bile okuyamıyoruz çalışmaktan…
İnternette Google amcada her şey var. Okumaya ne gerek var..
Kitap okumak; sonradan kazandırılacak bir özellik değildir. Çocukluktan itibaren başlayan bir alışkanlık olmalıdır. Üretmek yerine, tüketmek odaklı bir toplumda ve hızla makineleşme, sürekli bir aciliyetimiz olma hali ve sürekli zamana karşı bir yarış halinde olmak, bizi daha tembel, daha kolay ve daha hazırcı yaptı. Bu yüzden de kitapları bile sanal ortamdan sesli dinliyoruz. E kitap indirip ücretsiz okuyoruz. Her şeyin PDF’ini bulup ulaşıyoruz. Ya da bir bilgiye en kolay ve hızlı şekilde ulaşıveriyor. Aklınca zamandan kazanıyoruz. İnsanları tembelleştiren ve araştırma sorgulamadan uzaklaştıran bu sistem maalesef çok yanlış. Böylece kitap okumak gitgide zorlaşıyor… Bu duruma insanların sosyo-ekonomik durumları da eklenince neden kitap okunmadığını anlayabiliriz. Okumayan, araştırmayan, sorgulamayan bir toplum maalesef yok olmaya mahkumdur. Benim gibi eski nostalji kafalılar hariç..
Ben severim o kağıt kokusunu. Kitapçıya gidince çıkmak istemem.. Hele o eski sahaflar… Onların o nostaljik havası, eski ahşap sandalye ve eski bir gramofon ve ilk basımları bile bulunan bir dolu eski kitap cenneti…. Bir de yaşlı, tatlı sahaf amca ince belli bardakta bir çay ikram ederse değmen keyfime….
Tüm o kitapların yaşanmışlıkları, hikayeleri ve o içimize işleyen derin kağıt kokusunun arasında sahaf amcanın da çayla giden demlenerek devam eden tatlı hoş sohbetleri..
İnsan daha ne ister ki… Dedim ya ben eski kafalıyım.. Bu dijital dünyada biraz nostalji güzel olurdu.. Şimdi o amcalar, o sahaflar, o kitaplar kaldı mı bilemem….
Ama hala kitap okuyorsanız size bir kaç tavsiye verebilirim nacizane :
- Kitap ilk okuduğunuzda bildiğiniz gibi okuyun
- İçinize sinmeyen bir kitabı boşuna devam etmeyin. Bırakın.
- Kitabı en az 3 kez okuyun.
- Birinci okumada sadece okuyun. İkincide çizerek okuyun. 3.üncüde küçük notlar alarak okuyun.
- Bütün bunlardan sonra o kitabı anlamamanız mümkün değil.
- Bir film izler gibi her okuduğunuzda farklı his yaşayacaksınız.
- Buna demlenerek okumak denir.
- Bir çay gibi yavaş yavaş. Demlenerek..
Kitap fetişistliği yapmaya gerek yok. Önemli olan çok kitap okumak değil.. Sindirerek anlayarak okumak….
Okumak bizi kemalat yolculuğunda kamil insan olmamızı sağlar.. Ama tek başına ilim hiçbir şeydir. Sürekli ölmeden ölmek, bilincini kendimize yerleştirmeliyiz.
Mevlana ne güzel söylemiş “oldum demek öldüm demektir”. Hiç bir zaman bu yolculukta olamayız. Bu edepte ve bilinçte olmalıyız.
Mevlana çocukluğundan 40yaşına kadar babasının ki ;kendisi büyük sultan-ı ulemaydı. Onun kitaplarını ve ilmini su gibi almasına rağmen kendini hep eksik, hep olmamış hissetmiş. Hep onun içinde oluşan bir boşluk zuhur etmiştir. Ta ki ;Şems Tebriz’i aşkla onu tanıştırana kadar…
Okumak asla tek başına bir eylem değildir. Okumak ;bütün hayatı okumaktır. Kainatı fark etmektir. Yaratılanda Allah`ın tecellisini görmektir. Okumak, aşk ve ilimle bir arada olursa irfana dönüşür. İrfana dönüşen ilim ise; bize gerçek hakikate işte o zaman götürür. Seyri sulukta o zaman gerçek bir mutasavvıf olabilir, kamil insan yolunda ilerleyebiliriz.
Son olarak; size birkaç kitap tavsiye etmek isterim. Kişisel gelişim olarak, Hakan Mengüç hocamızın’ Ben neyim ‘ve’ Kalbin Temizse Hikayen Mutlu Biter. ‘
Tasavvuf alanında ise ; Cemalnur Sargut hocamın ‘Dinle’ ve ‘Aşktan dinle’ adlı kitaplarını edinebilirsiniz.. Daha fazla kitap önerisi için mailime yazabilirsiniz. Sonbahar tüm kızıllığıyla gelirken kendinize güzel bir yatırım yapın. Kitap, battaniye, müzik, kahve dörtlüsünü atlamayın… Unutmayın en güzel zaman, sadece kendinizle olduğunuz “ŞUAN”…
Mail :Yaseminsarkaya252@gmail.com