İslam’ı bilmeyip Kuran’ı kasıtlı çiğneyerek diğer dinlerin imanlılarını küçümsemek, Ramazan’ı arınma ayı, diğer 11 ay günah ayı olarak olarak görüp de Hristiyanların günah çıkarmasına saldırmak yerine lütfen gerçek İslam’ı uygulayalım.
11 ayın sultanı Ramazan ne bereketli aydır; zekatlar, fitreler, sadakalar dağıtılır, insanlar dayanışma içine girer, 1 ay resmen ruhaniyet ayı olur. Geceleri secde kılıp Allah’tan mağfiret dileyen imanlılarla dolar camilerimiz. Bayram günü de geldi mi tüm akrabalar bir araya gelir, sohbet eder, hal-hatır sorulur. Buraya kadar hiçbir problem yok lakin İslam’ı şekilciliğe indirgeyen bir toplum olmaktan bizi azat etmiyor.
Ramazan’da yapılan ibadetler sürü psikolojisinden ve kültürelleşmeden öteye ne yazık ki geçemiyor. Ahlakı her zaman dinin gerisinde tutarak yolumuza devam ediyoruz… Geri kalan 11 ayda hiçbir neticeye varılmadan, ders çıkarmadan eski alışkanlıklar tekrar ediliyor. İsveç’te Rasmus Paludan Kuran yaktığı zaman tepki gösteren arkadaşlar bir yabancının Türk kültürünün simgesi Kuran’a saygısızlığından dolayı tepki gösterdiler fakat toplumca yaptığımız hatalar üzerinde mülahaza edersek bizim de Kuran yakanlardan bir farkımız olmadığını aşikardır…
Ramazan geldi, her Müslüman’ın üzerine farz, yani zorunlu olan 5 vakit namaz kılmayan arkadaşlar geceleri sünnet olan teravihlerden çıkmıyorlar. Bazı yerel esnaf kardeşleri görüyorum, evli-bekar bir kadın geçtiği zaman arkasından laf atan, söz zinası eden “Müslümanlar” Cuma günü geldiği zaman sofi oluyorlar. Hristiyanları sadece Pazar ibadet ediyor diye küçümseyen Müslüman, üzerine farz olan 5 vakit namazı kılmadığı halde sadece öğle namazının 4 rekat farzı yerine geçen 2 rekat Cuma namazını kılarak İslami vecibeleri tamamladığını, haftalık ibadetini tamamladığını sanıyor. Hristiyan en azından dininin gerekliliğini yaparak o gün günah itirafını yapıyor, inandığı Allah’ın huzuruna çıkıyor. Peki kendi içinde tutarsız olan biz neden dini değerlerimizi çürütüyoruz?
Yurtdışında görürsünüz, gençlerimiz domuz yemezler ki ayet-i kerimede haram kılınmıştır. Domuza hassasiyet gösteren Müslüman kavmi neden içkiye, kumara ve zinaya geldiği zaman aynı hassasiyeti gösteremiyor? Zinaya geldiği zaman Sarp sınır kapısından, İpsala’dan geçen birçok Müslüman-Türk, yabancı kızları vahşiyane bir şekilde taciz ediyor, Batum’un, Varna’nın kumarhanelerinde günah üzerine günah işliyor. Buna rağmen kumarhanede, içki masasındaki bu sözde Müslüman arkadaşlar önüne et gelince “Bu domuz mu?” diye sormaktan da geri durmuyor…
Maide Suresi 90-91: “Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse bun(lar)dan kaçının; umulur ki kurtuluşa erersiniz. Gerçekten şeytan, içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi, Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?”
Namaz kılmayan, çok af buyrun parayla kadınları baştan çıkarmaya çalışan bu münafıklar “Alevi’nin kestiği et yenmez, onlar namaz kılmıyor, hepsi cehennemlik” diye serzenişte bulunuyor. Buna da güzel bir kılıfları vardır: “İnancın olduğun sürece cennete girersin, ben Kuran’ın Allah’ın sözü olduğunu kabul ediyor ama uygulayamıyorum, Allah affetsin!” Düz mantık ile inanıyorum ama uygulamıyorum ve her istediğim günahı işliyorum tavrını sorgulamak gerek.
Maaşı çok iyi bir işte çalıştığınızı hayal edin; patron sabah 5’te gelerek etrafı temizleyip ışıkları yakmanızı istiyor. Patronunun sözünü sırf maaş veriyor diye iki etmeyen bu insanlar Allah’ın sözü olarak kabul ettikleri yasa kitabı Kuran’ın buyruklarını çiğniyor ama inanıyorlar(?). “Ben fabrikada çalışıyorum, patronum Özcan Bey. İnsan kaynakları sabah 6’da kalkmamızı istiyor fakat ben öğlen işe ancak gidiyorum fakat patronumdur o benim, affediversinler.” Aynı mantık, hiçbir farkı yok. Dünyevi patronlarının sözünden çıkmayan lakin evrenin mimarı Allah’ın, insanlığın ıslah projesi olarak gönderdiği Kur’an-ı Kerim’i ihlal edip inandıklarını sanıyorlar. Tekrar sorgulayın, gerçekten inanıyor musunuz?
Herkes görüyor, sosyal medyada misyoner reklamları boy gösteriyor. Hristiyan propagandası yapılıyor. Bizim birçok insanımız, haberi olmayan Kur’an ayetini internetten aratıyor, kopyala yapıştır olarak misyoner paylaşımlarının altına yazıyor. Sonra her şey eski haline dönüyor, misyonerlik propagandasını aşağı kaydırınca yine kadın resimlerine bakmaya devam ediyor, evli olduğu halde farklı kadınlara DM atarak ahlaksızlığını sürdürüyor. Kendi dinini yanlış amelleriyle tahrif eden, Hristiyanların gözünde ele ayağa düşüren böyle tefekkürsüz insanlar, İslam’ı bırakıp Kuran’dan ayet paylaşarak İslam’ı müdafaa ettiklerine inanıyor.
İlim ve Ahlak
İslam’ı şekilden, şekilcilikten kurtarabilmenin tek yolu ahlak ve ilimdir. Bir kadını gözleriyle taciz etme fasıklığını bırakarak, insanların dini inançları küçümsemeyerek, dinin emirlerini öncelikle zihnine ve kalbine yazdıktan sonra hareket ederek, ahlaki vecibeleri tamamlayarak batıni mana aleminin özünü aldıktan sonra zahiri ibadetlerle insanlığımızı taçlandırabiliriz. Batıni alemdeki dürüstlüğü, saygıyı, sevgiyi, edebi kendimize ilke edinip attığımız her adımı İslam’ın namının ikamesine feda ederek dini vecibeleri yerine getiririz. Namaz, oruç, zekat vb. zahiri ibadetler olup yapılması gereken borçlardır. Allah’ın rüyetine ve cennetine mazhar olmak için ibadetlerden sonraki davranışlara ehemmiyet vermek gerekir.
İlmi alanda da Peygamberimiz(S.A.V)’in “İlim Çin’de de olsa gidip alınız” sözünü dudaklarla ikrar etmek yerine amele döker isek bir şeyler başarırız. Gerek dünyevi ilimlerde başarı göstermek, dünyanın her ülkesinde Müslüman bilim adamları, öğretmenler, doktorlar yetiştirerek dünyaya İslam’ı tebliğ etmek, ilahiyatta da İslam kadar diğer dinleri öğrenerek karşı tezler üretmek elzemdir. Yukarıda biraz değindiğimiz misyonerlere kendinizin kabul ettiği kitabın ayetini atmak yerine mesela şöyle argümanlar getirilebilir:
“Katolik İncili olan Vulgata’da 73 kitap var. Protestanların dağıttığı, misyoner sitelerindeki İncil’de var 66 kitap. Doğu Ortodoks kiliselerinin kullandığı İncil’de 81 kitap olmasıyla beraber kullandıkları Tevrat, Protestan ve Katolik kiliselerinden farklıdır. Katolik ve Protestanlar Masoretik metinleri kullanırken Ortodoks kilisesi Septuaginta kullanır Tevrat için… Ortodokslar’da bile farklılıklar var, Etiyopya Tewahedo Ortodoks kilisesindeki İncil’de 84 kitap var. Katolikler çocuğa 15 yaşından önce komünyon(ekmek-şarap) vermezken Ermeni Apostolik Kilisesi yeni doğan bebeğe komünyon verir, Protestanlarda ise büyük çoğunlukla bulunmaz bile… Pentekostal kiliseler İncil’de LGBT’nin günah olduğunu söylerken Luteryen Kilisesi ve Episkopal kiliseler eşcinsel din adamları yetiştiriyor.”
Müslüman olarak “Yok İznik konsilinde masayı sallamışlar da düşmeyen İnciller kabul edilmiş” gibi kulaktan dolma saçma hurafeleri dillere pelesenk etmek yerine yerine böyle ilmi argümanlar getirseydi eğer, Resul-i Zişan efendimizin sözleri irdelenseydi, şu an dünyadaki birçok dinle diyalog kurulur, milyonlarca gayri-Müslim sadece “Kuran dinledim Müslüman oldum” şeklinde duygusal değişimlerle değil de bilinçli bir şekilde İslam’ı benimserdi.
İşin özüne gelirsek şu mübarek Ramazan-ı şerif hürmetine insanları eleştirmek, göz ve söz zinası etmek, insanların haklarına tecavüz etmek, İslam’ı bilmeyip Kuran’ı kasıtlı çiğneyerek diğer dinlerin imanlılarını küçümsemek, Ramazan’ı arınma ayı, diğer 11 ay günah ayı olarak olarak görüp de Hristiyanların günah çıkarmasına saldırmak yerine lütfen gerçek İslam’ı uygulayalım.
Kuran’ın evet dediğini kucaklayıp, hayır dediğini hem elinin tersiyle iten hem nefsiyle reddeden, haramına haram, helaline helal diyen, sadece 1 ay değil her saat, her an Allah’ın sözünü hatmeden, ibadetlerini kültürü yaşamak maksadıyla değil de kurb-u nevafil ile kurb-u feraizin lezzetini hissetmek, tevhid-i şuhud bilinciyle tatbik eden nice nesillerin geleceği güzel Ramazanlar dilerim…