Hastalandığınızda “geçmiş olsun” diyen değil, bir gün sonra “nasıl oldun” diyenler olsun hayatınızda.
Küçükken bizim evde birileri hasta olduğunda ne okula nede işe gitmezdik. Ona çorba yapar, ilaç verir, ateşini ölçerdik. Sevgi ile ilgi gösterirdik. Hasta olduğu için endişelenir onu kaybetme korkusu ile kalbimizi korku kaplar bizde acı çekerdik. Sabahı dua ile kapatıp geceyi zar zor ederdik. Oysa gecenin ne kadar uzun olduğunu ancak hastalıkla savaşan kişi iyi bilir.
Gideceğimiz yerden eksik kalır, yediğimiz tabaktan vazgeçerdik. Ne işi, ne arkadaşı, ne de okulu düşünmezdik. Aile bizim için değerliydi. Her şeyden önce gelirdi. Şimdi ise bir tas çorba yapmaya, bir bardak su vermeye aciz insanlar tanıyoruz hayatlarımızda. Kimisi odada ateşler içinde yatan hastadan habersiz, kimisi yediği yemekten bir kaşık vermeye aciz, kimisi de hastalıkla boğuşan kişiden kaçmakla meşgul. Unutmayın ki bir hastayı doktor tedavi eder ama hasta bakıcısı kurtarır.
İyileşmeyi dört gözle beklerken, birileri destek olsun bir bardak su versin, bir kase çorba yapsın diye medet umduğumuz gün; işte o gün hastalık yerini umutsuzluk ve kırgınlıklarla doldururur. Anlarız ki kötü günde kimse yanımızda değildir. Ruhumuz acı içinde iç cekmeleriyle meşgul.
Zaman zaman hepimiz hastalanırız Bazen ağır geçer bazen günlük kırılmalar olur vücudumuzda. Direncimiz, enerjimiz düşer bir anda kendimizi yatak döşek yastık savaşları içinde öksürükle boğuşarak buluruz. Stres, sıkıntı, soğuk havalar, virüs, bakteri, ağrılı geçen vücut kırgınlıkları, ateşli geceler, kusma, ishal ve yorgunluk.
Vücudumuz bunları yasarken peki ya ruhumuz? Bedenimiz yatakta peki ruhumuz nerde? Ne için hasta oluruz biliyor musunuz? Ruhumuz hasta ise bedenimizin hasta olması kaçınılmazdir.
- Öfke; karacigerimizi zayıflatır
- Üzüntü; akciğerlerimizi ele geçirir
- Stres; kalp ve beyin fonksiyonlarını öldürmeye başlar
- Endişe; midemize zarar verir
- Korku; böbreklerimizi etkiler
Ruhumuzda can çekişiyor haberi yok. Nede olsa büyük ruhlar ızdıraplara sessizce katlanır. Geçmiş olsun..