Gece yolcuları… Adımlarım beni gecenin karanlığında darboğaza sürüklüyor. Geri dönsem pişmanlık, ileri adım atsam belirsizlik bırakmıyor peşimi.
Gündemden hiç eksilmeyen TV’lerde magazin soytarılıkları, ardı arkası kesilmeyen kendilerine yaygaradan başka yarar sağlamayan futbol yaygaraları, eskiden işlenen töre cinayetlerinin yerine şimdi ise basit bir kıskanmadan ibaret aşk cinayetleri, iş bulamayan ve kendini asan üniversiteli gençler ve bunu umursamayan bir tanrı ile baş başayız.
Cinnet, cinayet, yoksulluk artık kanıksanmış bir vaziyette…
Yağmur birikintilerine vuran ayışığındaki siluetime bakıyorum halim perişan, hapishane kaçkınları gibi toplumdan soyutlanmış, itilmiş, kakılmış zavallı gibi.
Tüm paralarını garson kadın çalıştırdıkları müzikhol ve birahanelere kaptıran düzende itibarı ve yeri olmayan evli adamlar bir bir çaresiz, boynu bükük önümden geçmekteler…
Aç sokak köpekleri dolunayda nedenini bir türlü çözemediğim yatsı ezanıyla birlikte uluyorlar.
Evsiz barksızlar bol ampüllü, içerisi doğalgazlı ve her tarafı halılarla döşeli kapısına kilit vurulmuş camilerin önünden geçip bu geceyi geçirecek bir sığınak arıyorlar…
Garibanlardan oyu almış sosyal demokrat belediyeler nedense evsizlere gecelik barınak ve aşevi yapmamış nedense.
Önümden geçen devriye polis aracı geldi durdu benden kimlik istedi. Kimliksiz biriyim kendimi aramak, bulmak için buralarda dolaşıyorum dedim. Sanırım beni deli sanıp ciddiye almadılar. Bende gece yolculuğuma devam ettim.
Arkamdan sokak lambaları bakıyorken ben yağmur altında elini tutacağım, isyanıma ortak olacak bir dost arıyorum hala ama nedense bulamıyorum herkes kendi telaşında.