Türk mitolojisinde ve topluluklarında ezelden beridir olması gerektiği gibi erkeklerle eşit haklara sahip olan kadının günümüz Türkiye’sinde bulunduğu konum, nasıl geriye doğru gittiğimizin en net göstergelerinden birisidir.
Aslında “Utanç İstatistikleri” başlığıyla bol istatistikli bir yazı hazırlıyordum. Ancak bir kez daha üstüne düşününce bunun ilgi çekici olmadığına kanaat getirdim. Farklı bir yöntem izlemek istedim. Aklıma gelen önemli sorunları listeledim. Maalesef bu sorunların birçoğu yeni değil. Benim kanaatime göre 500 yıldır süre gelen, kimisi biraz daha köklü sorunlardır. Değişimin kendisinin getirdiği değişimle yaşanan zihniyet değişimi ile birkaç cılız hareket ve kurucu babalarımızın iradesi sonucunda toplumsal cinsiyet eşitliğinde önemli kazanımlar elde edildi. Ancak pek kötü bir noktadayız.
Sorunlar Nedir?
• Küçük yaşta kızlarımıza pedagojik olarak yanlış bir şekilde ailelerin kendi inançlarını empoze edişi,
• İllegal geçerli olmayan evlilikler,
• Aile zoruyla evlilik,
• Ebeveynlerin iş ve eğitim hayatına tavizsiz karışması,
• Ebeveynlerin yapması gerekenden daha fazla, aşırı baskı uygulaması,
• Oğlan çocuğunu kayırma, kız çocuğunu hizmetçi olarak kullanma,
• Erkeklerin çalışan eşlerini dahi kendine hizmetçi olarak kullanması,
• Kadının cinsel obje olarak görülmesi, popüler kültürde bazı insanların da buna katkı sağlaması,
• İş hayatında kadınlara yönelik engellemeler,
• Siyaset hayatında kadınlara yönelik engellemeler ve kadını ötekileştiren yaklaşımlar,
• Erkeklerin kendine hak gördüklerini kadınlar yapınca tepki göstermeleri,
• Bir anlaşma olmaksızın eşlerden sadece bir tarafın hizmet etmesi,
• Kadını 2. sınıf insan olarak konumlandıran dinler ve inançlar,
• Kadının kendi bireysel kararları ile geçmişini kendi ahlakı ve namusu olarak gören zihniyet,
• Yönetimin gereken tepkiyi göstermemesi,
• Kamu görevlilerinin sorumluluklarını yerine getirmeyip zarara uğrayan kadınlara yardımcı olmamaları ve bazen zararın kaynağı ile bir araya getirme çabaları,
• Feminist hareketlere katılmamak,
• Feminist hareketlerin başka tercihlere alet olması,
• Feminist hareketlerine sızan bölücüler,
• Kadını ezen kültürlerden gelen sığınmacı ve kaçaklar,
• TCK kapsamında olan suçların azaltılmasına yönelik anlamlı bir çalışma olmaması,
• Medyaya yansıyan mağduriyetlerin bir ünlü veya fenomen sunmadıkça dikkate alınmaması,
• Bunların farkında olan çoğu kadının sessiz kalışı,
• Tüm bunların sonucunda hava karardıktan sonra kadınların korkudan dışarı çıkamamasıdır.

Eminim bunlara daha onlarca ekleme yapılabilir. Zihniyet değişiminden başka bir çare yok. Bu sorunları kabul edecek, bunları dile getirecek ve toplumsal cinsiyet eşitliğine göre yaşayacaksınız. Şartlardan dolayı buna gücünüz mü yok? O şartları yaratacaksınız. Birkaç kişi hayatınıza karar verirken kader deyip susmayacaksınız.
Bir sonraki yazımda tarihle alakalı bir konuyu kaleme alacağım. Anadolu’nun bağrından Aşık Hatunî, Hatunî Bacı mahlaslı bir yurttaşımızın şiiriyle yazıyı sonlandırıyorum. Esenlikler dilerim.
“Bak ağlıyor için için, Hani nerde kadın hakları Çalışırız geçim için, Hani nerde kadın hakları Meclislerden yerilmişiz, Aklı kısa görülmüşüz, Hep zorula verilmişiz, Hani nerde kadın hakları Kirmanını eğirmez mi, Hamurunu yoğurmaz mı, Seni beni doğurmaz mı, Hani nerde kadın hakları Tık demeden dövülürüz, Ana avrat sövülürüz, Sık sık evden kovuluruz, Hani nerde kadın hakları Derde yoğa alışığız, Çilelerle buluşuğuz, Bir kez gülsek yılışığız, Hani nerde kadın hakları Hatuni'yim ne diyeyim, Bitmezki daha sayayım, Cevap verin de duyayım, Hani nerde kadın hakları”