“Ortadoğu’da Bir Çocuk” romanı acılarla başlayan bir hayatı ele alıyor. Efraz isminde minicik ama yaşamıyla kocaman bir yüreği içinde taşımak zorunda olan bir çocuğun hikayesini…
Efraz minicik kalbiyle kocaman acıları saklayan bir Ortadoğu çocuğu, kadın olmanın kız olmanın, ayıp görüldüğü ikinci planda görüldüğü daha doğarken suçlu ilan edilen bir çocuk olarak dünyaya geliyor.
Ailesinde sadece annesine yardım etmekle görevli, duyguları olduğu varsayılmayan ama minicikken kocaman acılar yaşayacak bir çocuk. Ailede minik bir kız çocuğu sadece kendisi değil çevresinde yaşananlarla da etkilenen bir kız çocuğu, çocukluğu boyunca gizli saklı çocuk kalmayı başarmaya çalışan bir çocuk.
Doğduğu coğrafyada kız çocukların hatta çocukların ve kadınların gülmesinin dahi yasak olduğu ama küçücük yaşında hiç acınmadan kendinden yaşça büyük adamlarla evlendirilen bir çocuk. Efraz romanın başında ailesi ile yaşayan ancak zaman zaman küçücük mutlulukların dahi çok görüldüğü ama yine de kendince hayata minicikte olsa tutunacak mutluluklar bulan bir çocuk. Doğduğun yer kaderindir sözüne inanan ve hayatını, çevresinde olanları kabullenmiş küçücük şeylerle mutlu olan bir çocuk.
Efraz her şeyi kabullenmiş okulu seven bir çocuk Efraz’ın hayatının dönüm noktası arkadaşının kendinden yaşça büyük bir adam ile evlendirilmemek için intihar etmesiyle oluyor. Arkadaşının ölümü için kendisi dahil tüm toplumu suçlayan Efraz kaçmak istiyor ve ailesiyle kaçarken intihar eden arkadaşının babası tarafından tüm ailesi öldürülüyor, ve kendisi de yalnız ailesini değil tüm çocukluğunu da orada bırakıyor. O gün o saatten sonra bir daha korkak, yalnız, bitkin Efraz olmuyor ve o gün orada ölen ailesi ve çocukluğu ile birlikte İstanbul’a kaçarak kendisine küçücük yaşına rağmen kocaman bir dünya kuruyor. Kurduğu dünyada daha cesur ne istediğini bilen ne yapacağını bilen bir Efraz yaratıyor. Efraz küçücük yaşıyla kocaman bir dünya oluşturuyor kendine. Efraz abi saydığı Behzat’la da tanıştıktan sonra hak ettiği çocukluğa kavuşuyor ve okula gidiyor, şımarıyor, oyun oynuyor, gülüyor.
Ortadoğu’da bir çocuk romanında aslında bir çocuk üzerinden bir çocuğun hayatı üzerinden tüm coğrafyada yaşayan çocuklar üzerine bir denklem kuruluyor. Kahkaha atmanın günah ve kötü görülüp gülüşü yasaklanan çocuklardan nelerin alındığı işleniyor. Minicik çocuklara kahkahalar, oyunlar yasaklanırken onlar zorla eğitimden alınarak kadın olmaya zorlanıyor. Minicik omuzlarına sadece okul çantası yakışırken çanta taşıması gereken minicik omuzlar ne yükler taşıyor. Sırtında tüm bunlar Orta Doğu’da yaşayan tek bir çocuğun hayatı üzerinden anlatılıyor.
Kitabı okurken zaman zaman siz okuyucuların dahi zorlanarak okuduğu kısımları oradaki çocuklar bizzat yaşıyor. Kâbus görüp uyanmaya çalıştığınız sabahlar vardır ya bitsin artık dediğiniz kalkar kalkmaz kabusmuş deyip bir kocaman bardak su içtiğiniz işte o coğrafyadaki çocuklar uyanamadıkları bu kabusların içinde yaşıyorlar.
Tüm bu coğrafyada toplumun oluşturduğu din sanılan kuralların hüküm sürdüğü bu coğrafyada yapılması gereken tek şey kız çocuklarının eğitiminin sağlanmasıdır. Çünkü cehaleti okumadan inanmayı bitirecek tek şey eğitimdir.