Emekçiler için açık mektup; Bu düzene dur demek hakka ve adalete riayet eden herkesin boynunun borcudur.
Sevgili okurlar;
Vicdanını kaybetmemiş bütün insanların okuyup harekete geçmesi için yazıyorum. Bu yazdıklarımı iyi okuyun. Bu yazdıklarım yangına müdahale ederken vefat eden fakat kadrosuz olduğu için şehit sayılmayan itfaiyeci belediye şirket işcisi kardeşim için! Bu yazdıklarım, kadrosuz zabıta destek personeli olup geçinemediği için intihar eden emekçi kardeşim için! Bu yazdıklarım, hakkını alamayan bütün emekçiler için!
Bizim kültürümüzde işçinin emeği kıymetlidir. Bizim kültürümüzde işçinin alın teri,emeği kutsaldır. Kabul edin ya da etmeyin gerçek şu ki; bir ülkenin lokomotifi işçi sınıfıdır. Ülkeyi işler hale getiren emekçilerdir. Hal böyleyken ülkede işçi hakkını alamıyorsa, işçinin emeği görmezden geliniyorsa, işçi çocukları beslenemiyor, çocuklarının karnı doysun diye işçi babalar sofradan yarı aç yarı tok kalkıyorsa kimse kusura bakmasın bu vebal bu düzene dur demeyen herkesin boynundadır. Bu düzene dur demek hakka ve adalete riayet eden herkesin boynunun borcudur.
Kamu da kadrolu çalışan işçiler, belediye şirketlerinde çalışan işçiler, taşeron işçiler, özel sektörde çalışan işçiler; hepsi o yada bu şekilde çeşitli haksızlıklara uğruyor. Ya özlük hakları verilmiyor ya da almaları gereken ücreti alamıyorlar. Bazen her ikisi de olabiliyor. Hem özlük hakları yeterli olmadan çalıştırılıp hem de kuş kadar maaşlarla hayatlarını idame ettirmeye çalışıyorlar.
Nedir işçinin istediği özlük hakları’ Aslında istedikleri insan hakları ile eş değer haklar. Eşit işe eşit ücret, sosyal haklar ve insani şartlarda çalışmak.
Nedir işçinin istediği ücret? İnsanca yaşayabilecekleri bir maaş karşılığında çalışmak. Bu ülkede resmi makamlarca açıklanan yoksulluk sınırı var. Çoğu işçinin aldığı maaş bu yoksulluk sınırının altında. İşte işçi buna itiraz ediyor. Yoksulluk sınırının altında, açlık sınırının çok az üstünde aldıkları maaşları ile verdikleri hayat mücadelesinden yoruldular.
Emekçilerle konuştuğum zaman; “Biz artık yorulduk. Hem hayat şartları, ekonomik koşullar altında ezilmekten yorulduk hem de hakkımızı ararken gördüğümüz muameleden yorulduk” diyorlar. En acı olan da yorulan işçilerden bazılarının intihar etmiş olması.
Kıymetli okuyucular, işçiler yoruldu. Onları kim mi yordu?
Seslerine kulaklarını tıkayan siyasetçiler, devlet yöneticileri, sendikacılar, ana akım medya… Kısaca emeklerini görmezden gelen kim varsa onlar yordu.
Sizden ricam işçinin sesine ses olmanız. Her mecrada, her alanda, sokakta, okulda, çarşıda pazarda onlara destek olmanız ve onların hakkını ve mağduriyetini görmezden gelenlere dur demeniz.
Çünkü ancak böyle insan olabiliriz.