Bugün, bizlere tenisi sevdiren efsane raketlerden bahsedeceğim. Ama bugünün efsaneleri ise Djokoviç, Nadal ve Federer.. Belki de tarihin en iyi üçlüsü bu adamlar…
Bu pazar evde TV karşısında pinekleyip, kanallar arasında gezinirken Roland Garros Finali’ne rastladım. Nadal Ruud finalini baştan sona izledim ve tenis maçı seyretmeyi ne çok özlediğimi farkettim. Bizler 1989 yılında TRT 3 açıldığında saatlerce tenis maçları seyreden bir kuşaktık ki yıllar sonra çoğumuz,ben de dahil, ilk tenis raketini elimize aldığımızın 5.dakikasında servis atabiliyorduk, backhand ile vuruş karşılayabiliyorduk.
Çocukluğumuzda TRT’nin kültür, sanat ve spor anlamında bizlere yaptığı katkı asla yadsınamaz. Pazar Konseri ile çok sesli müzikle, Akşama Doğru ile sanatla tanıştık. Olimpiyatlarda ise efsane sporcular salonumuzdaydı, odamızdaydı; Carl Lewis, Sergey Bubka, Alberto Tomba, Naim Süleymanoğlu’nu tezarühatlar ile hangimiz desteklemedi ? Ben Johnson,Carl Lewis ‘in yarıştığı 1988 Seul Olimpiyatları 100 metre finalinin olduğu saatte sokakta kimse yoktu, herkes televizyon başındaydı desem abartmış olmam sanırım.
Asıl yazı konumuz olan tenise dönecek olursak, o dönemin çocukları dört gözle çim pistli Wimbledon’ı, Eyfel Kulesi evsahibi Roland Garros’u, kanguru diyarı Avustralya’nın Açık Tenis Turnuvası’nı ve macera dolu Amerika Açığı beklerdi. Yazımın geri kalanında bahsedeceğim favorilerimiz, idollerimiz oldu tabiki..
O yüzden yazımda seyrebildiğim, bizlere tenisi sevdiren efsane raketlerden bahsedeceğim.
Yoksa bugünün efsaneleri Djokoviç, Nadal ve Federer çok büyük raketler, belki de tarihin en iyi üçlüsü bu adamlar…
MARTİNA NAVRATİLOVA
Birçok otorite tarafından “tekler, çiftler ve karışık çiftlerde, şimdiye kadar yaşamış en büyük tenisçi” olarak kabul edilen Navratilova Çek asıllı Amerikalıydı. Sol el kullanması ve tek el backhand vuruşları ile ünlü olan tenişçi 40 yaşında jübile yapmasına rağmen iki yıl sonra milli takıma çağrılmıştı.
Kariyeri boyunca 2500’e yakın maç oynayıp tek bayanlarda 167 final kazanan Navrotilova, tek bayanlarda 18 kez, çiftlerde ise 31 kez Grand Slam kazanmış muazzam bir sporcuydu. Martina Navratilova’nın maçlarda gösterdiği performans insan üstü bir performans olarak adlandırılmakta olup birçok oyununu set vermeden servis kırarak kazanmıştı. Efsane raket dünyanın en iyi ace atan kadın tenisçisi olarak gösteriliyor.
STEFFİ GRAF
377 hafta ile dünyanın en uzun süre 1 numarada kalan raketi ve 1988 sezonundaki performansıyla tenis tarihinde “Golden Slam” alan tek tenisçisi Graf, Almanya tarihinin tenisteki medarı iftiharıydı. Oyuna inanılmaz konsatre olan tenisçi asla duygularını belli etmezdi.22 Grand Slam zaferi bulunan Steffi Graf,1984 ve 1988 Olimpiyatları’nda altın madalya kazanmıştı. Çok büyük hayran kitlesine sahipti ve maalesef hasta ruhlu bir hayranı en büyük rakibi Monica Seles’i bıçaklayarak Yugoslav raketin tenis hayatını bitirmişti.
MONİCA SELES
1973 doğumlu Monica Seles uzun süre Graf’ın en büyük rakibiydi, belki de tarihin en sempati duyulan raketiydi. 1993 yılında bıçaklanana dek 9 Grand Slam zaferine imza atan Seles, maçlarda çıkardığı çığlıklar ile tanınırdı. Forehand’i çift elle kullanmasından ötürü çok sert vuruşları vardı. Rakibi servis kullanmadan önce Monica’nın 32 dişini ve sert bakışlarını görürdük hepimiz. Survivor Nisa gibi ailemizden biri olan şirin bir kızdı.
BORİS BECKER
Uzun süre Dünya 1 numarası kalan bu Alman sporcu,17 yaşında Wimbledon Tenis Turnuvası’nı kazanan en genç tenisçiydi. Toplamda 6 Grand Slam ve 1 Olimpiyat Altın Madalyası sahibi Becker, gece hayatına olan düşkünlüğü ve parasını çarçur etmesiyle kendi kendini bitirmiş bir efsaneydi.
Sağa sola uçarak vurduğu voleler çoğu spor programına fragman olmuştu. 80’lı yılların gerçek spor efsanelerinden biriydi.
İVAN LENDL
Alman Becker’in en büyük rakibi olan Çekoslavya’nın en büyük sporcularından biriydi Ivan Lendl . Normalin üstündeki büyüklükteki bilekliği ve sert forehand vuruşları ile ünlüydü. 8 adet Grand Slam kazanan bu raket,270 hafta Dünya 1 numarası olarak kalmıştır Çim kortları hiç sevmeyen,1.88 boyundaki tenisçi her daim dünyanın en büyükleri arasında kalacaktım zannımca.
ANDRE AGASSİ
Tenis tarihinin en karizmatik ismi kesinlikle bu adamdı. Amerikan rüyasının tenis kortlarındaki ismiydi. Hollywood ‘un en güzel yıldızlarından Brooke Shields ile evli olması, Agassi’yi daha da popüler yapıyordu. Dünyada tüm Grand Slam’leri kazanan 6 isimden biri olan Agassi,1997 yılında performansı çok düşmüş olmasına rağmen; 1998 yılında kafasını kazıyıp, sıkı bir kondisyon programına girmesi ile sene başında bulunduğu 122. sıradan, 6.’lığa yükselerek, tarihte hiçbir tenisçi tarafından yapılamamış bir sıçrama gerçekleştirdi. Tenis tarihinin beyaz renk dışında başka renkli forma ile maça çıkan ilk ismiydi.