Duyguların yaşamımızdaki yeri çok büyük. Hayatın her zaman düz bir çizgide gitmediğini biliyoruz.
Bu çizgide çoğu zaman inişlerimiz ve çıkışlarımız olurken birçok duyguyu yaşıyoruz. Kimi zaman o inişleri yaşarken beraberinde yaşamak istemeyeceğimiz duyguları yaşayabiliyoruz. Önemli olan bu duyguların geçici olduğunu bilerek uzun süreli kalmasına izin vermeden, bastırmadan o an yaşamak. Bu duygular içerisinde keder duygusundan bahsetmek istiyorum.
Keder diyoruz belki birçoğumuzun kulağına hoş gelmeyen bir sözcük olarak ama Şükrü Erbaş “ Çırpınıp İçinde Döndüğüm Dünya” kitabında kederi “Varoluşun ince çizgisi” olarak tanımlıyor. Bir noktada belki de bize yaşamayı öğreten, yaşamın içerisinde güç kazandıran belki de hayata bakış açımızı değiştiren sözcük olarak anlam kazanıyor.
Kanaatimce keder insanın varoluşuna ayrı bir güç kazandırarak kişinin kendini bulmasını sağlıyor. İnsan her daim yaşamında varoluşunun anlamı içinde bulur kendini. Belki de keder varoluşumuza ayrı bir anlam ya da farkındalık kazandırır. Bir şeylerin farkına vararak, içselleştirerek sonraki yolumuza bakarız. Bir noktada keder duygusu sonrası kendimizi bulmuş olarak yaşamda yer almamız bizi güçlü kılar.
Keder insan ruhunun hassas noktasına değerek; insanın insana, hayvanlara, doğaya bile merhamet duygusuyla bakmasını sağlar. Önemli olan burada bu duygunun çok uzun sürmesine izin vermeden o an yaşamak ve sonrasında yaşattıklarından ders alarak uğurlamak.
İnsan yaşamında duygularını bastırmadan, kalıcı olmadığını bilerek ve bunlardan ders alarak güçlüdür. Yaşamlarımızda her daim yaşadığımız duyguların güzelliğiyle kalmak dileğiyle…