Dünyanın en güzel şehridir İstanbul. Boğazın iki yakasına yayılmış, olağanüstü güzellikteki tepeler, şehrin sakinlerini ve ziyaretçilerini sürekli büyüler.
Dünya tarihinin en önemli komutanlarından ve devlet adamlarından biri olan Napolyon, “Eğer dünya tek bir devlet olsaydı, İstanbul başkent olurdu” demiştir. Bu gerçekten de doğrudur.
İstanbul bir insan olsaydı. Bir kadın olurdu bazen hırçın bazen sessiz içine kapanmış bir kadın. Azimli ayakları üstünde durabilen bir kadın onu kırmanız yıkmanız mümkün olmazdı. Kalbini kırardınız geceleri sessizce ağlar sabah makyajını yapıp arabasına binip işine giderdi.
Şehir bir zamanlar Hristiyan başkentlerinin en önemli şehirlerindendi. 300 yıl bu insanların şehri oldu. Onlara ev sahipliği yaptı. İstanbul 29 Mayıs 1453 tarihinde, Fatih Sultan Mehmet’in komutanlığında, Osmanlı Ordusu tarafından fetih edildi.
İstanbul’da Osmanlı Yapıları: İstanbul’da birçok Osmanlı eseri görebilirsiniz. Binlerce cami, imparatorluk binası, kışla, okul, hamam arasında Sultanahmet Camii (1616), Süleymaniye Camii (1557), Topkapı Sarayı (1465), Rumeli Hisarı (1452), Dolmabahçe Sarayı (1856) gibi muhteşem eserler vardır.
İstanbul öylesine özel güzel bir şehirdi ki denize dalıp giderdiniz güneşi başka doğar başka bahardı mevsimi. Şairlerin gözlerini kapayarak dinlediği bir şehirdi İstanbul. Haydarpaşa garı sessiz heybetiyle buradayım diyor. Kız kulesi kavuşamayan âşıklarına ağlıyor dört biryanı çevrelemiş surları şehir boğazın her bir noktasındaki tarih kokan konaklar bizde varız diyerek anlatıyorlar şehri.
Taşı toprağı altın diye gelmişler Anadolu’dan bir yorgan bir valiz kimi sazını alıp gelmiş kime kaçtığı geçmişinden kurtulmak için inmiş bu şehre. Gecekondu dedikleri suyu olmayan yolu çamur elektriği kaçak bölgelerde yaşamış bu insanlar şehrin parlak ışıkları hep parlamış zenginin varlığını sürdürdüğü fakirin ünlü gazino ve eğlence yerlerinin önünde çiçek sattığı araba sildiği bir şehir olmuş bazen.
Bazen bir yemek olmuş İstanbul enfes bir çorba karışık baharatların damağınızda tat bıraktığı içinizi ısıtan bir çorba olmuş. Bir tatlı hafif damağınızda eriyen bir dondurma tadı biraz fıstık hafif bir çikolata sosu. Ne olursa olsun şehir heybetiyle dururken her yeri yoran ve bozan insanoğlu şehri bina yığınlarına dönüştürmüş yükselen kuleler bakıyor dört bir yandan komşuluk unutulmuş cumbalar artık yerini Fransız balkonlara bırakmış. Unutulmayan mahalle aşklarının yerini günü birlik Like edilen takipler sanal internet aşkları olmuş. Artık İstanbul yorgun, yaşlanmış biz bitirdik. Kullanırken tükettik bu güzel şehri. Fatih Sultan Mehmet yaşasaydı ve uzaktan baksaydı ne düşünürdü. Üzülürdü elbet tüketen kendi kültürünü her geçen gün kaybeden bir neslin devamını izlemek zor gelirdi.
Kim ne söylerse söylesin seviyorum bu şehri boğazı uçan martıları kız kulesini surları gökyüzünde izlediğim güneşi trafiği yoğunluğu kaybolan her şeyine rağmen İstanbul ben sen de özelim sen bende özelsin. Hep mağrur ve üzgün olma mutlu ol seni sevenlerin hatırına.