İzmir Seferihisar’da meydana gelen 6.6 büyüklüğündeki deprem, hem olayı yaşayan vatandaşların hem de toplumun psikolojisini olumsuz etkiledi.
Bu süreçte kişilerin duygularını bastırmaması gerektiğinin altını çizen Uzman Klinik Psikolog Zozan Başçi, “Kişi konuyu yakınlarıyla paylaşlamalı. Bu süreçte anlatmak kişiyi iyileştirecek ve rahatlatacaktır” dedi.
Ege Denizi’nde, İzmir’in Seferihisar ilçesi açıklarında cuma günü saat 14.51’de 6.6 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Enkaz altında kalan vatandaşları kurtarma çalışmaları bölgede halen devam ediyor. Mart ayından bu yana tüm dünyayı etkileyen koronavirüs salgınıyla birlikte toplumun psikolojisinin olumsuz etkilendiğini hatırlatan İAÜ VM Medical Park Florya Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Zozan Başçi, “Son 6 aydır yaşadığımız koronavirüs salgını nedeniyle insanlar zaten çok yoğun kaygı yaşıyordu.
Belirsizlikle baş etmede güçlük çekiyorlardı, çaresizlik duyguları çok yoğundu. Dolayısıyla bu da kişilerin depresif durumlar yaşamasına neden oluyordu. Deprem de burada ikincil bir travma yaşamalarına neden oldu. Bu dönemde travma sonrası stres bozukluğu, depresyon bizim sık yaşadığımız ruhsal bozukluklar arasında yer aldı” diye konuştu.
“SEVDİKLERİNİ KAYBETME KORKUSU YAŞAYABİLİRLER”
Uzman Klinik Psikolog Zozan Başçi, “Deprem sonrası ortaya çıkan psikolojik rahatsızlıklar bilişsel, duygusal ve davranışsal olarak ortaya çıkar. Fiziksel olarak baktığımızda yorgunluk hissi, bulantı, mide ağrısı gibi semptomlar görülür. Kişi karar vermede güçlük, hafıza sorunları yaşayabilir. Kapalı alanlarda durmaktan korktukları için kaçma davranışları gösterebilirler. Uykusuzluk hali, sık sık ağlama nöbetleri, tedirginlik gibi davranışlar görülmeye başlanır. Yoğun korku, kaygı ve öfke patlamalarıyla kişinin sevdiklerini kaybetme korkusu, özellikle çaresizlik en yoğun yaşanan duygular arasındadır” diye konuştu.
“KİŞİ YAŞADIKLARINI ÇEVRESİYLE PAYLAŞMALI”
Tüm semptomların son derece doğal, normal tepkiler olduğunun altını çizen Başçi, “Dolayısıyla bu doğal tepkiler kişiler arasında farklılıklar gösterebilir. Bunlar kişilik özelliklerine göre değişkenlik gösterir. Eğer bu tepkiler bir aydan uzun sürüyorsa kişiler kendilerini dikkatli bir şekilde gözlemlemeli ve bununla ilgili mutlaka psikolojik destek almalıdır. Bu süreçte duygular kesinlikle bastırılmamalıdır, konu yakınlarıyla paylaşılmalıdır. Anlatmak kişiyi iyileştirecek ve rahatlatacaktır” önerisinde bulundu.
ÇOCUKLAR DEPREMDEN NASIL ETKİLENİYOR?
Çocukların ise yoğun bir kaygı ve korku yaşadıklarını anlatan Uzman Klinik Psikolog Başçi, şöyle devam etti:
“Çocuğun anlayabileceği bir dil kullanarak depremle ilgili bilgi vermek çocuğun kendini fiziksel ve duygusal olarak güvende hissetmesini sağlar. Özellikle okul dönemindeki bir çocuğa; ‘deprem oldu, evimiz yıkıldı, ama bizler bir süre teyzende kalacağız, orada güvende olacağız’ gibi ifadeler kullanmalıyız. Aynı zamanda depremin ne olduğu, nasıl oluştuğu çocuklara anlatılmalıdır. Çocuklar bilgileri edindikten sonra kendilerini daha güvende hissederler. Aynı zamanda bu dönemde çocuklar deprem korkusuyla birtakım psikolojik rahatsızlıklar yaşayabilirler. Örneğin, yaşlarının gerisinde gelişim özellikleri gösterebilirler.
Parmak emme, tek başına uyuyamama, tuvaletini kaçırma, öfke nöbetleri görülebilir. Çocuklar depremden dolayı eve çok fazla girmek istemeyebilir. Bu son derece normal bir durumdur. Böyle bir durumda çocuklara güven duygusunu vererek aşamalı bir şekilde eve girmeleri sağlanmalıdır. Oyun oynayabilecekleri uygun ortamlar sağlanmalı. Çocuklar televizyondaki görüntü ve haberleri çok fazla izlememeli. Televizyonun arka planda çok fazla açık olması çocuklar için bu dönemde çok uygun olmayacaktır.”
Uzman Klinik Psikolog Zozan Başçi, son olarak karar vermede güçlük, uyku sorunu, iştahsızlık, hafıza problemi, bedensel ağrılar, mide bulantıları yaşayan kişilerin bu şikayetleri bir aydan fazla sürdüğü takdirde bir uzman desteği almaları önerisinde bulundu.