Merhaba herkese. Geçmiş bayramınızı kutlarım. Bugün depremle ilgili yazacağım. Yaralar sarılmamışken mış gibi yapıp çıkar peşinde koşulması hakkında yazacağım. Yazmamayı dilerdim ancak maalesef.
Öncelikle anlamıyorsunuz, anlıyormuş gibi yapmayın. Süreci yönetemediniz, insanlar sizin belki hayal edemeyeceğiniz şeyleri yaşadılar, yaşanmamış gibi yapamazsınız. Hiçbir şeyi geri alamazsınız, kabullenin ve doğru adımlar atın. Ben psikoloji alanında çok bilgi sahibi değilim ama insanlara nasıl yaklaşmam gerektiğini öğrenmek için biraz bakınmıştım. En önemli şeylerden biri anlaşıldığını hissettirmekmiş. Kimse yaşamadan tamamıyla anlayamaz evet. Ama en azından acılarını hafife almasak daha iyi olmaz mıydı sanki?
Benim yazılarımın okunması 60-70 civarı, yarısı eşim dostum. Bir önceki yazıyı yazmaya karar verene kadar kafa patlattım. Yazdım yazdım sildim. Çünkü konu hassas, muhatapları hassas; siz de hassas olmak zorundasınız. Sanki elinizde milyonlara hitap edebilecek imkan varken bunu empati yoksunluğuna harcamak doğru olmadı.
Hayatınıza devam etmek bir yana acıların geçtiğini, yaraların sarıldığını söylemek bana çok saygısızca geldi. İnsanlar tükenmişlik, depresyon, kaygı bozukluğu yaşarken, intihar vakaları almış başını gitmişken psikolojik destek açısından bu kadar yetersiz kalınmasına başınızı çevirmeniz de bana doğru gelmedi. Ekmek su verip nezdinizdeki potansiyel istatistiklerinizi hayatta tuttunuz, hatta onu bile yapmadınız bazen. Ama insanları yaşatmadınız, anlamadınız.
Lütfen kayıtsız kalmayın: insanların acısına da acısına yapılan saygısızlığa da.