Kibir iyi bir şey değildir. Güzel insanların içlerinde kibirli olanı yoktur. Bu yüzyılda merhamet, adalet, vefa ve iyilik yaymak çokta zor değil.
Biliyorum ki hepimiz belli zamanlarda çevremizde gördüğümüz ve bizlerin etkisi, istemi dışında gelişen olaylara ziyadesiyle üzülüyor ve insanlık ölmüş arkadaş diyoruz. Bir çoklarımız bu yaşadıkları ve gördükleri kötü deneyimler yüzünden önce ailesini ve kendisini daha sonra yakın çevresini dünyadan soyutlamaya ve hayatının etrafına bir kabuk örmeye çalışıyoruz. Hemen ardından dudaklarımızdan şu sözler dökülüyor; aman evladım kim ne yaparsa yapsın sen karışma, sen başını önüne eğ işine bak.
Peki, biz böyle yapınca dünyada ki kötülükler azalıyor mu? Yarınlarımız için içimizdeki umut ve heyecan artıyor mu? veyahut dünyamız daha yaşanılır bir hayatı bize sunma imkanını kendiliğinden bulabiliyor mu?
Muhtemel ki yukarıda ki sorduğum tüm sorulara olumsuz yanıt vereceksiniz. Maalesef hiçbir kötülük kendiliğinden yok olmuyor, hayatta kötü tercihleri veya kendinden bağımsız başına gelenler yüzünden maddi manevi kötü bir noktaya gelmiş birçok insan kendiliğinden ayağa kalkamıyor. Bunun için bazen merhametli bir dost tebessümü, bazen ise vefalı bir insan eli arıyor.
Elbette hepimiz için adalet mefhumu farklı şekilde tecelli ediyor olabilir hayatın içinde, ama bizler biliyoruz ki hepimiz için vicdanın, aklın ve bilginin ortak bir evrensel adalet anlayışı bizleri kuşatıyor, maddi ve manevi olarak varlığını hissettiriyor.
İşte tüm bu olumsuzluk ve kötülüklere sessiz ve seyirci kalmayan, bu gidişe dur demenin yollarını samimiyetle ve inançla arayan birilerini tanıdım. Bu birçoğumuzun kötücül dediği çağda Asr-ı Saadeti hedefleyen bir avuç iyilik gönüllüsü var içimizde. Yıllardır hiçbir maddi beklenti içine girmeden sadece bir yetimi daha fazla sevindirme, bir yolda kalmışı daha menziline ulaştırma hedefinde olan bir avuç merhamet gönüllüsü var içimizde.
Gözlerimle şahit oldum ki bu iyilik kervanının müdavimleri ellerinde ki az imkanla yüzlerce güzel işi hayata geçirdiler. Kış ayında çocuklar üşür önce onlar deyip kışlık giyecek derdine düştüler, ramazan geldi yaşlılarımız, yetimlerimiz sahur yapmadan oruç tutmasın deyip yiyecek dağıttılar, okumak isteyip de maddi imkanı olmayan evlatlarımıza teknolojinin imkanlarını sundular.
Keçiören’de iyiliğin yayıldığı, tebessümün içeri girmek için tek anahtar olduğu dernek binalarında her geleni merhaba ile karşılayıp, aç mısın diye sormadan ikramda bulunarak gönülleri vefa duygusu ile doldurdular.
Elbette ki bu yazı onların yaptığı faaliyetlerin bir raporu değil, benim tarafımdan “Bende eskiden sizin gibi bana dokunmayan kötülük bin yaşasın diyordum ama onları tanıyınca kötülüğü nasıl yok ederim onu anladım.” demenin teferruatlı hali.
Biliyorum ki kibir iyi bir şey değildir. O güzel insanlarında içlerinde kibirli olanı yoktur. Ondan dolayı burada hiç kimsenin ismini vermeyeceğim, onların yaptıklarını böyle isim vererek anlatmayacağım. Çünkü onlar mükafatı sadece Allah’tan bekleyerek bu yola çıktılar ve tüm gayeleri biraz olsun insanlar arasında merhameti, adaleti, vefayı ve iyiliği yaymak.
Ez cümle; Ben yaşayarak gördüm ki anne babalar iyi evlatlar yetiştirir ve o iyi evlatlardan bir millet nasiplenir.
Onların duymayı en çok sevdikleri cümle ile bitiriyorum yazımı;
Allah sizlerden razı olsun.