Bu sabah hava kapalı, oysa dün yaz mevsimini yaşadık. Çocukluğumdan bu yana ruhumu sıkan Pazar günlerinden kim bilir kaçıncısını yaşıyorum, aslında yeni bir yıla girdik yeni yıl yeni umutlar demek; ailemle yeni yıla kızlarıma sarılarak girdim yüzümde sahte bir gülümseme ile, oğlum bize katılmadı yeni yıla karşı olduğunu söylüyor.
Bu kasvetli havada kırık bilgisayarımın başında yeni bir belge açmadan önce epey düşündüm, ilk birkaç satırı kafamda belirlemiştim ama sayfayı nasıl dolduracağımı bilmiyorum. Dün eski yazıları tekrar okuyarak imla ve noktalama işaretlerini düzelterek geçti.
Teknoloji sayesinde nasıl yazı yazılır öğrenmeye başladım, şiirlerimde sıkça kullandığım yalnız kelimesini sürekli yanlış yazıyorum; neyse ki yazılım programı hatalı kelimenin altını çiziyor yoksa yukarı paragraftaki kim bilir kelimesi ayrı değil bitişik yazılmış olacaktı.
Hafta sonunu sevmiyorum nedeni ise kendimi fakir hissetmem. Çocukluğumda zengin komşularımız araçlarına binip pikniğe gider biz evde otururduk. Yaz tatili için de hislerim aynı okul açık olduğu zaman kendimde eksiklik hissetmiyorum.
Sabah gün aydınlanmadan uyan bayat simit börek ne varsa al midene doldur ve derse gir.
Bu arada siz farkına varmadınız ama yazıma on dakika ara vermek zorunda kaldım çünkü ekranı kırık bilgisayarım dondu ve yazacağım satırları unuttum.
Tedbir olarak defterimi kalemi almıştım ama yazıya ortadan başlamak adetim değildir.
Son günlerde kitap okumayı ertelemeye başladım.
Dijital platformlara bağımlı oldum. Öğrencilerim ısrarla Inception isimli filmi izlememi salık verdiler.
Önyargı ile izlemeye başladım. Bir eser çok fazla takdir edilirse bende antipati yaratıyor, korktuğum gibi oldu film beni sarmadı. Zindan adası filmindeki rüzgar esmedi bu sefer.
Benzer durum Paulo Coelho için de geçerli. Simyacı isimli eseri okuduktan sonra yazarın basılan her kitabını büyük bir heyecan içinde almıştım ancak her seferinde hayal kırıklığına uğradım.
Bir sanatçı her eserinde aynı başarı yakalayamıyor.
Medyada aynı haber sıklıkla karşıma çıkıyor, uzaya giden ilk Türk yolcu. Bu para ile kim bilir kaç kütüphane açardık?
Bir başka gündem konusu seçilmiş milletvekilinin anayasa mahkemesi kararına rağmen serbest bırakmak yerine vekilliğinin düşürülmesi kısacası anayasanın rafa kaldırılması ve toplumda bu olaya karşı tepki olmaması.
Millet olarak kırmızı takım ve mavi takım olarak ikiye ayrıldık.