Biz alışmışız evde mısır patlatıp sinema keyfi yapmaya, saatlerce yürüyüp sonrasında metroya binmeye, kömür kokan sobada kestane, patates közlemeye doya doya yemeye, evde arkadaşlarla rakı – balık ziyafetine.
Biz alışmışız, alışveriş yapıp sonrasında hamburger yemeye. Otobüste yaşlılara yer vermeye, kalabalıkta ağız kokusu çekmeye, denizde eğlenip, sahilde gevrek yemeye, yağmurda ıslanıp üşümeye, karda çıplak ayak gezmeye.
Biz alışmışız, hasta olunca küfür etmeye, Ihlamur, adaçayı, ot kaynatıp içmeye, bisikletle işe gidip gelmeye, büyüyüp küçülmeye, küçülüp büyümeye.
Biz alışmışız, kapı önünde çekirdek çitlemeye, elimizde salça ekmek gezmeye, annemizden terlikle dayak yemeye, Kardeşimizle saç – baş girip sonra sarılıp öpmeye
Biz alışmışız, köpeğimiz yoksa kedimizi gezdirmeye, kankamızla ikiz giyinmeye, oyuncak bebeğimizi beşiğe koyup sallamaya, odanın ortasına tüpü koyup mısır patlatıp kar yağdırmaya Parmaklarımızla gölgede kuş, tavşan, kurt yapmaya,
O yüzden bozar bizi lüks içinde yaşayıp insanlarla alay etmek, hava atmak, kötü davranmak ve olmadığımız gibi görünmek, hayatın tadını alamamak.
Her birey dünyaya gözlerini açarken kaderinde ne olacağını bilemez. Dünyada herkes şanslı doğmuyor
Ailesi tarafından sevilmeyende var, sevilende. Lüks içinde yaşayan da var yaşamayanda. Mutlu olanda var mutsuz olanda.
Önemli olan ne durumda olursak olalım hayattan ders almayı bilmek. Bizim hayatlarımız para ile satın alınamayacak kadar güçlü, ayakta kalacak kadar gururlu ve gürültülü. Varsa bizim gibi hayatta gürültü çekmeye cesaret eden işte Hodri meydan.