Leyla Aydemir, 2018 yılında 4 yaşındaki minik Leyla’nın cansız bedeni 18 gün sonra köyünün 3 km uzağında bulunmuş ve babasının kuzeni tarafından istismara uğradıktan sonra öldürüldüğü ortaya çıkmıştı.
Eylül Yağlıkara, Ankara Polatlı’da kaybolduktan sonra bulunan 8 yaşında ki Eylül’ün otopsisinde vücudunda kesici delici izler bulunduğu, cinsel istismardan sonra boğularak öldürüldüğü ortaya çıkarılmış.
Ufuk Tatar, 8 gün boyunca aranan küçük çocuğun kaybolduktan 4 gün sonra hayatını kaybettiği anlaşıldı.
Irmak Kupal, 2016 yılının Ekim ayında evinin önünde oynarken kaybolan Irmak, komşuları Hikmet Aktürk tarafından tecavüze uğradıktan sonra vahşi bir biçimde öldürülüyor.
Eylül Umutlu, 2017 günü evden çıkan 6 yaşındaki Eylül’ün cansız bedenine terkedilmiş bir inşaatta, bir bavulun içinde, istismara uğrayıp boğularak öldürüldükten sonra bulundu.
Gizem Akdeniz, 2014 yılında Adana’da ki evinin önünden kaybolan Gizem, ablasının sevgilisi ve babasının kuzeni olan katil tarafından intikam almak amacıyla yakılarak öldürülmüş olarak bulundu.
Sami Yusuf Marangoz, Evinin önünde oynarken kaybolan küçük çocuğun cansız bedeni, köyünün yaklaşık 4 km uzağında bulundu.
Bu sabah 08:45 itibari ile 19 gündür ölüm şüphesi ile aranan Narin de katıldı maalesef
Okula gitmesi gereken bu çocuğumuz toprağa gidecek…
Kısacık hayatın da çok uzun bir son yaşayan, yaşatılan bir çocuk olarak.
Narin, bir un çuvalının içinde bulundu. Bir un çuvalının içinde!
Bir çocuğun yeri anne kucağı olmalıyken,
Bir çocuğun yeri arkadaşlarının yanı olması gerekirken,
Bir çocuğun yeri okul olmalıyken,
Narin bir un çuvalının içinde vicdansız ellerin merhametine emanet edilmiş bir sonla bulundu…
Cansız bedeni ile ilgili tahribatına yönelik akıl almaz iddialar var.
Öldürülme şekli, cansız bedeninin buraya nasıl gizlendiği hatta ölüm anı hala belirsizliğini koruyor ve soruşturması devam ediyor ama açık olan tek şey var ki çocuklar kaybolmuyor, KAYBEDİLİYOR!
Göz önünden ayrılmaması gereken çocuklar kimsenin görmedik dediklerine, görseler bile sustuklarına dönüşüp en hak etmedikleri sonla ama belki de bu iğrenç dünyadan daha güzel bir yere gidiyorlar.
Şimdi asıl önemli olan geri de kalan bizler olacak bu çocuklar için ne yapacağımız ya da bu çocuklarımızla aynı sonu paylaşmamaları için ne yapacağımız.
İlk olarak bu olay özelinde, Soruşturma gizliliği ve Basın yasağı” kaldırılmalı. Kaldırılmalı ki bu katliamı gerçekleştiren katiller herkes tarafından görülmeli, gösterilmeli. Narin’e ne için kıyıldığı karanlık köşelerde kalmamalı. Sözde aile kutsallığını korumak, aile yapısının çürütülmemesi gerekçesi öne sürülüyor bu yasak gerekçesi olarak. Kadınların hatta küçük kız çocuklarının para karşılığında adeta satıldığı, kendinden yaşça büyük insanlara belki ikinci, üçüncü eş yapılmasının normal karşılandığı, eşi ölünce eşinin kardeşi ile evlendirilen ya da baldızı ile evlenen, aileler arası husumet konu olunca “kız aldık kız verdik” zihniyeti ile ilerleyen bir toplum ve bunları gelenek olarak adlandırıldığı bir yer de hangi aile? Hangi çürüme? Hangi kutsallık?
Kutsal olan iyiliktir, vicdandır, sevgidir, ÇOCUKLARDIR.
Vicdanımızı kaybetmemekle sınandığımız bu günler de Narin’in cansız bedenine ulaşıldığı gün, AKP Diyarbakır Milletvekili olan Galip Ensarioğlu, Sözcü Tv canlı yayına bağlandığı nokta da söyledikleri is hayret verici ve düşündürücü.
“Ailenin 40 yıllık dostları olduğunu, soruşturma gizliliği ve basın yasağı konusunda, bizlerin bazen bilmediği bazen de bilip söylemediği noktalar var. Aile dostumuz, onları daha çok üzecek şeyler söylemek istemiyorum” diyor.
Elbette suç bireyseldir ancak hangi aile? Kendi çocuklarını arama kurtarma çalışmalarına katılmayıp, ziyaretlerine gelen siyasileri karşılayan, daha Narin bulunmadan ölüm evi ortamı yaratan Baba ve Amca mı?
En önemli şüphelilerden biri olup kayıplara karışmış 18 yaşında ki abi mi?
Nereye gittiğini bilmediklerini söyleyen ya da bu anlamda bağımsız adresleri işaret eden aile üyeleri mi?
Soruşturma başladığından beri Narin’i görmediklerini söyleyen aile mi?
21 şüpheli olarak gözaltına alınmış aile üyeleri mi?
Ya da İçişleri Bakanı tarafından başsağlığı dilenmemiş aile mi?
Hangi aileyi üzmemek?
Bu ailede, ilk gizemli olayın bu katliam olmadığı görülüyor. Narin’in, 9 yaşındaki başka bir kız kardeşi de bir süre önce hayatını kaybetmiş. Engelli olan kız çocuğunun kas erimesi hastalığına sahip olduğu ve bir gün merdivenlerden düştüğü gerekçesi ile hayatını kaybettiği kayıtlara geçmiş. Kas erimesi olan gelişim çağında bunu daha şiddetli yaşayacak olan bu çocuğun hastalık sebebi ile yatağa bağımlı olması gerekirken, merdivenler de ne işi var? Oraya kadar nasıl ulaşıyor? Ve nasıl düşüyor? Ve bu olurken aile ya da aile üyeleri nerde?
Narin’in ölümünün sır perdesi belki varsa küçük kardeşinin üstünde ki perdeyi de kaldırabilir gibi görünüyor.
Bu cümlenin verdiği acı dünya da ki tüm kötülüklerden beter!
Ve Ernest Hemingway’in “Dünyanın En Kısa Öyküsü” olarak kurduğu satırı akla getiriyor;
“Satılık Bebek Ayakkabıları. Hiç Giyilmemiş.”
Hiç yaşanmamış, yaşanamayacak bir hayat ve bir terlik görüntüsü kaldı Narin’den geriye…