Ben kimim? Her şey küçük bir kan pıhtısıyken başlar aslında. Var oluşumuzun ilk temellerinin atıldığı o an, hayatla serüvenimiz başlayıverir.
Gözlerimizi açtığımız andan itibaren küçücük bedenlerimizle ‘Yaşam’ denilen bu yolculuğa tutunmaya çalışırız ve bir süre sonra kendi benliğimizde saklı kapıların anahtarlarından birini seçmiş oluruz. Ancak ne tuhaftır ki seçtiğimiz o ilk kapının anahtarını hatırlamayız.
Daha yolun en başında, iç dünyamıza yolculuk yapmadan önce nasıl da her şeyden habersiz geliverdik dünyaya. Ağlaya ağlaya hayata merhaba dediğimiz ilk durakta, nefes alış verişlerimiz bizi sakinleştirerek yolun başında olduğumuzu hissettirir gibi yaklaşıverdi. Sanki ağlayacak günlerimizin olduğunu biliyor da gözyaşlarımızı o güne saklıyor gibi susturuverdi bizi.
Kim bilir belki o yüzdendir bebekliğimizi hatırlayamayışımız. Hatırlamıyor olmamıza rağmen algılarımız ışığında istesek de istemesek de mecbur kaldık seçim yapmaya. Daha bebekken ailemizin yanında hissettiklerimizle, duyduklarımızla benliğimizdeki kapıların pencerelerine perdeleri çekiverdik. Algılarımız sayesinde seçmeye zorlandığımız o ilk anahtarı aldık elimize ve sonradan hatırlamıyor olmanın şaşkınlığı içerisinde kalıverdik.
- Biz mi seçtik o ilk anahtarı, yoksa seçmek zorunda mı kaldık?
- Küçücük dünyamızın içinde seçimlere daldık
- Bilmeden hayatın yükünü sırtımıza aldık
- Seçimlerimizin bedelini büyüdükçe anladık
İç dünyamızda saklı, temelde var olan iki kapı arasında döndük dolaştık. Sevgiyle büyütülüp sevgiyle var olmuşsak kapılarının birinden çoktan içeri girivermiştik. Sevgiden yoksun büyütülmeye mecbur kaldıysak ta diğer kapı kucaklayıvermişti bizi. Evet, biri SEVGİ diğeri SEVGİSİZLİK kapısı. Anılarımızı hatırlamaya başladığımız o anda, bu iki kapıdan birini seçmiş olurduk.
Daha kendi benliğimizi bulamadan, hayatı yaşayamadan, hayat bize bir seçim sunmaya çoktan başlayıvermişti. İşte ilk seçimimizi daha çocukken, bu iki kapının etrafında koşuverir iken hissettiklerimizle, o ana kadar ki yaşantılarımızla seçmeye mecbur kalıyoruz. Ama daha sonraki zamanlar için hayat, seçim fırsatını önümüze seriveriyor. Kötü seçim kurbanı olabilme ihtimalinden ötürü bizi bize bırakarak karşıdan gülümseyiveriyor. Benliğimizde yaptığımız bu yolculuk; kimileri için bitmek bilmeyen bir çile, kimileri içinde masalsı bir yolculuk.
Seçimlerimizi elimize aldığımız o an, bu yolculuğun her adımının sorumlusunun yalnızca kendimiz olduğunun farkında olamazsak, ne yazık ki hayat bizler içinde bitmek bilmeyen bir çile halini alıverir. Çünkü hayat söylediklerimizden, hissettiklerimizden ibaret. Bunu kavrayamadığımız her an aslında yeni seçimlerle karşı karşıya kalıveririz. Hayat bunu bize anlatmaya çalıştıkça biz hayatın daha acımasız olduğunu söyler, yaşama umudumuzu yitirmekle burun buruna geliriz. Oysaki hayat bize yaşadıklarımızı değiştirebilmek için büyük bir fırsat sunuyordur. Ya bu fırsatın farkında olacak kadar güçlü olup ayağa kalkarız ya da düştüğümüz yerden daha aşağı atlarız. Seçim bizim elimizde..