Güneş doğduğunda başka bir şehre gidelim mi? Her insanın başka bir hikayesi, başka bir öyküsü vardır ya hadi bunu değiştirelim. Uyandigimiz her güne her bir hazırlık için başka bir pencereden bakalım dünyaya. Başka bir dünyanın sabahında uyanalım. Güneş doğduğunda başka bir şehre gidelim mesela.
Sabah uyanıp rutin işleri yapmak istemiyoruz. İşe gitmek, evde kalmak, oyun oynamak, kahve içmek, vakit geçirmek, geç uyanmak, ekmek parası için para kazanmak, çocuk bakmak yada kendi evinin yetimhanesinde büyümek. Daha ne kadar aynı sabahın gününe uyanıp aynı akşamın yatağında solacağız.
Daha ne kadar oyunların, sahtekarlığın, mutsuzlugun bulunduğu ortamlara gözümüzü açacağız. Farklılıklara gitmeliyiz, zıt dünyalara, eşi bulunmayan insanlara başka bir şehre gidelim mesela.
Girmeye korktuğun mağaraya, dokunmaya korktuğun hayvana, gözlerin kamaşmasin diye bakmadığın güneşe, seni ısıtmayan rüzgara kalıcı olmayan bizlere inat başka bir şehre gidelim mesela. Baş başa kalmak için, unutmak isteyipte unutamadığınız hatıralar için, affetmek için, eksik olan onca şeye inat eksik kalmak için, kaybolduğumuz boşluklarda daha çok kaybolmak için bir nefeslik canımız için başka bir şehre gidelim mesela.
Duymadigimiz sözler kulaklarımızda çınlasın. Kırık cam parçalarından çıplak ayaklarimizla geçmiş olalım. Ne bulduğumuz umurumuzda değil ya ne umduğumuz da olmasın umrumuzda. Farkında olmasak da güzel olmasak da vay canına demek için başka bir şehre gidelim mesela.
Hayallerimiz için, mutluluğumuz için, sevdiklerimiz için, acılarımız ve kayıplarımız için, kalbimizin daha çok atmasi için, hayatlarımız için, başka hayatlara dokunmak için, daha görecek çok şeyimiz olduğu için güneş doğduğunda başka bir şehre gidelim mesela..