Bak şu doların yaptığına!!! Sevgili okurlarım; Merkez Bankası faizini 100 baz puan indirerek yüzde 15’e düşürdü…
Tüm döviz alım satım işlemlerindeki kimlik ibraz zorunluluğu ‘100 dolar ve üzeri’ olarak değiştirildi…
Dolar yine hızla yükselirken… Dolar/TL kuru 13’i aştı…
Şimdi Ekonomik gelişmelere birlikte bakalım;
Tarih boyunca;
Borç alma ve borç verme olmasaydı, ekonomide anlatılacak bir şey olmazdı.
Ve bugün borç alanlarla verenler arasındaki sıkı ilişki olmasa, küresel ekonomi durma noktasına gelirdi. Bu durum Ülkemizde de aynısıdır.
Para dünyayı döndürmez ama bir çok insanı, mal ve hizmeti dünyanın etrafında döndürür..
Yüksek faiz oranları, tasarruf sahiplerini çeker, dolayısıyla bir ülkedeki gerçek faiz oranları diğer bir ülkeninkine oranla yükselirse tasarruflar yüksek faizin olduğu yere doğru akar.
Gerçek faiz oranlarındaki düşüş ve yükselmeler doları fena etkiler…
Tasarruf sahipleri daha yüksek Amerikan faizlerini almak isterler.
Sonuç, doların değer kazanması ve TL’nin değer kaybetmesidir.
Nihayetinde doların TL karşısında değerlenmesi, faiz oranı farkından oluşan kazançları dengeleyecektir.
Bunun adına ekonomide “faiz oranı paritesi” adı verilir.
Finansal piyasalarda ‘uyum gösteren ayakta kalır’ ilkesi devreye girer.
Merkez Bankası bilançoları net olmadığı için biz şu anda kur’un nereye kadar çıkacağını bilmiyoruz.
Sevgili okurlar;
Bildiğimiz tek şey, swap işlemler ile ekonomiyi bastıran bir Merkez Bankası olduğu.
Ve Türkiye bu kriz ortamından mevcut neoliberal yapıdan uzaklaşarak;
Sanayileşmesini emek yoğun ve yüksek katma değerli sektörlere yöneltmek suretiyle…
İşsizlik ve yoksulluk sorunlarına da çözüm arayışlarına girebilir…
Yabancı yatırımcının dikkatini üretimle çekerse dolar düşer.
Kanımca Türkiye’nin bu krizde en önemli fırsatı da budur.